BÜTÜN SAYFALAR İÇİN TIKLAYINIZ
2. Halk Şiiri
a. Anonim Halk Şiiri (Mâni, Türkü)
Anonim sözcüğü size neyi çağrıştıryor, tartışınız. Sonuçları aşağıdaki kavram haritasına yazınız.
-
Yazarı belli olmayan
-
Sözlü gelenekle oluşan
-
Halkın ortak malı olan ürünleri çağrıştırıyor.
- Anonim halk şiiri hakkında bir sunum hazırlayınız.
- Bestelenmiş anonim şiirleri bulunuz ve bunları sınıfa getiriniz.
3. Mâni ve türkü çeşitlerini araştırınız. Bulduğunuz sonuçları maddeler hâlinde renkli
kartonlara yazarak sınıf panosuna asınız.
Mani çeşitleri
-Düz Mâni (Tam Mâni) : Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Uyakları cinassız mânilerdir.
Keten gömlek giyemem
El sözüne uyamam
Bir dilbere kul oldum
Fakat adın diyemem
Bağdan atladım bağa
Elim değdi yaprağa
Kız seni sarmayınca
Girmem kara toprağa
Gök güvercin olayım
Gergefine konayım
Avcı çıkıp vurursa
Dizlerinde öleyim
2-Kesik mâni : Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan mâniler. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar. Eğer meydan ve kahvehanelerde söylenen ve ilk dizeleri “aman aman” ünlemi ile doldurulan mânilerse bunlara İstanbul mânileri denir.
Derde kerem
Dertliyim der de Kerem
Koşmuşum gam çiftini
Sürdükçe derd ekerim
Dolaştım Şam ‘ı Şark’ı
Bulmadım derde kerem
Doğruldum kapına geldim
Umarım derde kerem
Derdim ele .
Geç gönül derdim ele
Girdim aşk kalburuna
Gel gözüm derdim, ele
Ben yürekten yanarım
Söylemem derdim ele
3-Cinaslı mâni: Kesik mânilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mâni denir.
Terziye kumaş geldi
Düşünür ki ne kese
Ölçtü biçti baktı ki
Ne cep olur ne kese
Hafif çamur dayanmaz
Şu benim saç malama
Sözünü doğru söyle
Karşımda saçmalama
4-Yedekli mâni (Artık Mâni) : Düz mâninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen mâniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Yedekli mâniye artık mâni de denir.
Derdim var beller gibi
Söylemem eller gibi
Kalbimin hüzünü var
Yıkılmış iller gibi
Gözlerimden yaş akar
Boşanan seller gibi
Düşeli garip ile
Aşk ile düştüm dile
Dediler yazık sana
Yar seni bilmez bile
Düşürmesin kimseyi
Mevla böyle müşkile
İlkbahara yaz derler
Şirin söze naz derler
Kime derdim söylesem
Bu dert sana az derler
Kendin ettin kendine
Yana yana gez derler
5-Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği mânilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.
Karşıya kaban derler
Ökçeye taban derler
Kız hatırın kalmasın
Nişanlın çoban derler
Karşı kabansız olmaz
Ökçe tabansız olmaz
Niye hatırım kalsın
Sürü çobansız olmaz
Altınım alma beni
Dillere salma beni
Götür sarrafa göster
Kalp isem alma beni
Altınım aldım seni
Dillere saldım seni
Sarraf seni neylesin
Beğendim aldım seni
6-Karşı-Beri Mâni: Konu bütünlüğü içinde ya bir kişi ya da karşılıklı iki kişi tarafından söylenen mânilerdir.
Erkek:
Gökte yıldız bir sıra
Sarılmış mor mintana
Benim gibi kul gerek
Senin gibi sultana
Kız:
Gökte yıldız bir sıra
Sırma ördüm mutana
Senin gibi er lâzım
Benim gibi sultana
Erkek:
İçerden içe kapı
İçerde pekmez küpü
Senin sevdiğin katran
Benimki altın topu
Kız:
İçerden içe eşik
İçerde küflü kaşık
Senin yavuklunun da
Bacakları dolaşık
Türkü çeşitleri
1.Ezgilerine Göre Türküler
a)Usulsüzler: Uzun havalardır. Divan, koşma, hoyrat gibi çeşitlere ayrılır. b)Usullüler: Oyun havalarıdır. Bu türe Konya’da oturak, Urfa’da kırık denilir.
2.Konularına Göre Türküler: Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine türküler, aşk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri, tören türküleri, iş türküleri, eşkıya türküleri, acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen türküler, oyun türküleri, ağıtlar.
3.Yapılarına Göre Türküler:
a) Mâni kıt’alarından kurulu türküler: Birbirleriyle ilgili konularda söylenmiş mânilerin sıralanarak ezgiyle okunmasından meydana gelir.
b) Dörtlüklerle Kurulu türküler.
4. Anonim halk şiirlerinin bize nasıl ulaştığı hakkında araştırma yapınız.
Halk edebiyatı ürünlerinin manzum olanlarının anonim olanlarına halk şiiri, yazarı bilinenlerine âşık şiiri, dini ve tasavvufî olanlarına da tekke şiiri denir. Halk şiirinin İslâmiyet öncesi dönemlerde uzun bir geçmişi vardır. Kamlar, baksılar, ozanlar dönemine ait ürünler yazıya geçmediğinden kaybolup gitmiştir.
Halk şiiri, halkın içinde yetişmiş kişilerin ya da adları bilinmeyen halk sanatçılarının hece ölçüsüyle ve özel biçimlerde ortaya kovdukları manzum ürünleri kapsar.
Halk şiiri alanındaki ilk ürünlerimiz Orta Asya’da yaşayan, devlet kuran Türk kavimlerinin edebiyatlarını kapsamaktadır. Bunlar Sakalar, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar vb. dir. Bu dönem şiiri hakkındaki bilgilerimiz ise son derece sınırlı olup bunları Çin ve İran kaynaklarından, Moğol tarihlerinden, Divanü Lügati’t Türk’ten çıkarabilmekteyiz.
Sözlü geleneğe dayanması ve Türk dili kadar eski olması nedeniyle halk şiirine bir başlangıç gösterilememektedir. İslâmiyet öncesi Türk halk şiirine ait ürünlerin büyük bir bölümü elimizde bulunmamasına rağmen gelenek kesintisiz olarak günümüze kadar sürüp gelmiştir.
Anonim Halk Şiiri, yazarı genel olarak bilinmeyen, zamanla halkın ortak ürünü hâline gelmiş edebî eserlerdir. Bunlar; mâni, türkü, ninni, tekerleme, ağıt gibi eserlerdir. Bu anonim ürünler anonim halk şiirini meydana getirirler.
Anonim halk şiiri, ağızdan ağıza geçerek yayılır. Bu yayılma sırasın da, halkın hayal gücü ve estetik anlayışıyla, zaman ve çevre tesiriyle şiir âdeta yeniden biçimlenir. Böylece ilk söyleyenleri tamamen unutulur ve halkın ortak ürünü hâline gelir.
Anonim Türk şiirinde ölçü olarak hece ölçüsü kullanılmıştır. Nazım birimi genellikle dörtlüktür. Dörtlük esasının bozulmasıyla meydana geti rilmiş başka nazım şekilleri de bulunmaktadır. Bu ürünlerin en önemli yanı yabancı etkilerlerden uzak olmalarıdır. Anonim Türk şiirinde mâni ve türkü en yaygın nazım şekilleridir.
İnceleme
1. Metin
1. Mâni
Elmayı bütün dildim, Çamura düştü sildim. Ben yârimin kıymetin Gittikten sonra bildim
2. Mâni
Bahçelerde saz olur Gül açılır yaz olur Ben yârime gül demem Gülün ömrü az olur
3. Mâni
Adam aman kuzusu Çay kuru çeşme kuru Nerden içsin kuzu su Beni yakıp bitiren Bir ananın kuzusu
4. Mâni
Ağlarım çağlar gibi Derdim var dağlar gibi Ciğerden yareliyim Gülerim sağlar gibi Her gelen bir gül ister Sahipsiz bağlar gibi
5. Mâni
Erkek – Köşe bucak avundum ‘ Ne yanasun ne yana
Anan her şeye razi Duyur oni bubana
Kız – Yaylanun çumenin
Yazi yazarun yazi Gelme uşak payuma Bubam olmayu razi
6. Mâni
Budala
Bülbül konar bu dala Ne kadar aklım olsa Yine derler budala
1. Etkinlik
Okuduğunuz mânilerin temasını, birim değerini ve ahenk ögelerini bularak aşağıya yazınız.
1.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
özlem |
Tek dörtlük |
Yedili hece ölçüsü |
“dim”ler redif “il”ler tam kafiye
|
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve dörtlükle söylenmiştir.
|
2.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
Aşk |
Tek dörtlük |
Yedili hece ölçüsü |
“olur”lar redif “az”lar tam kafiye |
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve dörtlükle söylenmiştir. |
3.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
Aşk |
Tek bent |
Yedili hece ölçüsü |
“kuzusu” kelimeleriyle cinaslı kafiye yapılmıştır. |
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve beşlikle söylenmiştir. |
4.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
Çaresizlik |
Tek bent |
Yedili hece ölçüsü |
“lar gibi”ler redif “ağ”lar tam kafiye |
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve bentle söylenmiştir. |
5.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
Aşk |
2 dörtlük |
Yedili hece ölçüsü |
“ana”lar zengin kafiye
“azi”lar zengin kafiye |
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle söylenmiştir. |
6.MANİ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
Çaresizlik |
Tek dörtlük |
Yedili hece ölçüsü |
“budala” kelimeleriyle cinaslı kafiye yapılmıştır. |
Sade bir dille yedili hece ölçüsüyle ve dörtlükle söylenmiştir. |
2. Etkinlik
İki gruba ayrılınız. Birinci grup mânilerdeki birim-anlam, ikinci grup birim-ses ilişkisini belirlesin. Sonuçları maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
3. Etkinlik
Mânilerin dil özelliklerini belirleyerek aşağıdaki bölüme yazınız.
Manilerde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Bu tür halk edebiyatı türü olduğu ve halkın ortak malı kabul edildiği için dilde halkın kullandığı dildir.
4. Etkinlik
a. Sizce bu metinler niçin anonim adını almaktadır? Araştırmalarınızdan faydalanarak
açıklayınız.
Bu metinlerin şairleri belli olmadığı için anonimdir.
b. Araştırmalarınızdan faydalanarak anonim eserlerin bize nasıl ulaştığını belirtiniz.
Anonim eserler günümüze kadar sözlü gelenekle ağızdan ağza nesilden nesile aktarılmıştır. Bazıları ise halk şairlerinin şiirlerinin toplandığı cönkler sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır.
c. Anonim metinlerin tarihî kaynağını açıklayınız.
Anonim metinlerin tarihi kaynağı halkın kendisi ve cönklerdir.
Sayfa – 152
Türkü
Gesi bağlarında üç top gülüm var,
Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var,
Ölüm var da şu gençlükte zulüm var.
Atma garip anam, şu dağların ardına,
Kimseler yanmasın, anam yansın derdime
Gesi bağlarında dokundum taşa,
Yazılanlar gelir sağ olan başa,
Bizi hasret koydu kavme kardaşa.
Atma anam atma, şu dağların ardına,
Kimseler yanmasın, anam yansın derdime.
Ana, mendilimi düremiyorum
Yalınız evlere giremiyorum
Anasız babasız duramıyorum
Atma garip anam atma, şu dağların ardına,
Kimseler yanmasın, anam yansın derdime.
5. Etkinlik
Türkünün birim değerini, temasını ve ahenk ögelerini bularak aşağıya yazınız.
TÜRKÜ
|
TEMA |
BİRİM DEĞERİ
|
ÖLÇÜ
|
KAFİYE-REDİF |
SES-SÖYLEYİŞ |
|
GURBET |
6 BENT |
SABİT bir ölçü yok |
“üm var”lar redif
“l”ler yarım kafiye
“a”lar redif
“aş”lar tam kafiye
“emiyorum “lar redif, “r”ler yarım kafiye |
Sade bir dille hece ölçüsüyle ve bentlerle söylenmiştir. |
6. Etkinlik
İki gruba ayrılınız. Birinci grup türküdeki birim-anlam; ikinci grup birim-ses ilişkisini belirlesin. Sonuçları maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
7. Etkinlik
Türküdeki dil özelliklerini belirleyerek aşağıdaki bölüme yazınız.
Türküde sade ve anlaşılır bir dil vardır. Bu dil halkın konuştuğu dildir. Süsten ve yapmacıktan uzak bir dildir.
ANLAMA VE YORUMLAMA
8. Etkinlik
a. Şiirleri yorumlayınız. Yorumlarınızı sözlü olarak ifade ediniz.
b. Anonim şiirleri gruplandırınız. Bunların adını söyleyiniz ve bunları şema hâlinde defterinize
yazınız.
Anonim şiirler: Mani, Ninni, Türkü, Ağıt (yazarı bilinmeyen), bilmece
9. Etkinlik
Nedim’in şarkısından bir bölüm verilmiştir. İncelediğiniz mânileri ve türküyü, şarkı ile dil ve söyleyiş bakımından karşılaştırınız. Metinlerle metinlerin ait oldukları sosyal çevre arasındaki ilişkiyi belirleyiniz. Sonuçları metnin altındaki boş bırakılan bölüme yazınız.
Şarkı
Bir safâ bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda Gidelim serv-i revânım yürü Sa’d-âbâd’a İşte üç çifte kayık iskelede âmâde Gidelim serv-i revânım yürü Sa’d-âbâd’a
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan Mâ’-i tesnîm içelim çeşme-i nev- peydâdan Görelim âb-ı hayat aktığın ejdarhâdan Gidelim serv-i revânım yürü Sa’d-âbâd’a
Nedim
Günümüz Türkçesiyle
Gel şu neşesiz gönle bir safa (zevk) bağışlayalım. Servi boylum, yürü Sadabad’a gidelim. İşte üç çifte kayık iskelede hazır, Servi boylum yürü Sadabad’a gidelim.
Gülelim, oynayalım dünyadan muradımızı alalım. Yeni yapılmış çeşmeden (cennetteki) Tesnîm suyu içelim.
Ejderhanın ağzından abıhayat (ölümsüzlük veren
su) aktığını görelim.
Servi boylum, yürü Sadabad’a gidelim.
Dil ve söyleyiş farklılıkları
|
Metinlerin ait oldukları sosyal çevre
|
Türkü halkın ortak malı olduğu için dil de halkın ortak kullandığı dildir. Şarkı ise yüksek zümreden insanlara hitap ettiği için dili de o insanların anlayacağı şekilde süslü ve ağırdır.
|
Türkü halkın içinde oluşmuş, şarkı saray ve çevresinde oluşmuştur.
|
10. Etkinlik
a. Anonim şiirle ilgili hazırladığınız sunumu gösteriniz.
b. Sınıfa getirdiğiniz anonim besteleri dinleyiniz veya bildiklerinizi kendiniz seslendiriniz.
c. Bu eserlerin günümüze yansıyan yönlerini belirtiniz.
d. Anonim şiirin müzikle ilişkisini açıklayınız.
Anonim şiirlerin çoğu bir ezgiyle söylenir. Bu yüzden anonim şiirlerin çoğu müzikle doğrudan ilişki içindedir.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi anonim Türk halk şiiri nazım biçimlerinden biridir?
A) Semai B) Koşma C) Türkü
D) Halk hikâyesi E) Destan
2. Aşağıdaki cümlelerde mâni ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
- Türk halk şiirinin en küçük nazım biçimidir.
-
Mânilerin ilk dizesi, uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak ama cıyla söylenir.
-
Mânilerde asıl söylenmek istenen son dizede kendini gösterir.
- Söyleyeni bellidir.
E) Mânilerin başlıca konusu aşk olmakla birlikte mânilerde gurbet, özlem, kıskançlık
ve doğa gibi konular işlenir.
b. Aşağıdaki mâni çeşitlerini adlandırınız.
1. Bağ bana
Bahçe sana bağ bana
Değme zincir kâr etmez
Zülfün teli bağ bana
Cinaslı-Kesik mani
2. Ağa
Adilem sen nâçarsın
İnci mercan saçarsın
Dünya deniz olunca
Gülüm nere kaçarsın
Âdile
Ağam derim nâçarım
İnci mercan saçarım
Dünya deniz olunca
Ben kuş olup uçarım
Karşı beri mani
c. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle tamamlayınız.
Halk şiirinde genellikle HECE ölçüsü kullanılmıştır.
Halk şiirinde nazım birimi olarak çoğunlukla DÖRTLÜK kullanılmıştır.
Sayfa – 154
B-Âşık Tarzı Halk Şiiri
HAZIRLIK
- “Âşık” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? Sözlü olarak ifade ediniz.
Âşık edebiyatımızın kendine mahsus olan şiir geleneğinin te melleri, İslâmiyet öncesi Türk toplumunun sesi olan ozanlar tara fından atılmıştır. Edebiyatımızda halkın anlayabileceği sade bir dille ve genellikle saz eşli ğinde şiirler söyleyen şairlere saz şairi adı verilir. Halk şairi veya âşık da de nir. Bunların ortaya koyduğu şiirlere de âşık tarzı halk şiiri adı verilir.
Kendilerine âşık denilen halk şairleri, şiirlerini genellikle köy köy, kasaba kasaba gezerek halkın topluca bulunduğu yerlerde söylemişlerdir. Bunlar şiir lerini yazıya geçirmezlerdi. Çok defa topluluk karşısında yer ve duruma uygun olarak irticalen (hazırlıksız olarak, içine doğduğu gibi) söylerlerdi. Saz şairleri aynı zamanda eserlerinin bestekârı olmuşlar; şiirlerini güftesi ve bestesiyle bir likte ortaya koymuşlardır.
Bunlar şiirlerinde aşk, gurbet, yalnızlık, tabiat gibi temaları işlemişlerdir. Ayrıca sosyal olaylar ile dinî-tasavvufî konulara da yer vermişlerdir. Saz şairle rinin söylediği şiirler gerek kendilerinden sonra gelen âşıklar, gerekse halk ta rafından ağızdan ağıza söylenerek yaşatılmaya çalışılmıştır. Bu yüzden pek çok şiir değişikliklere uğramış veya unutulmuştur. Bazı âşıkların şiirleri ise cönk adı verilen mecmualara kaydedilmiştir.
Âşık tarzı halk edebiyatı, İslâmiyet öncesi Türk edebiyatı geleneğinin bir devamıdır. Âşık tarzı halk edebiyatı bu geleneğini günümüze kadar sürdür müştür.
Bu gün de Anadolu’da saz şiiri geleneğini, kısmen de olsa devam ettiren âşıklar vardır.
-
Günümüzde Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah gibi halk şairlerinin olmamasının sebeplerini tartışınız. Sonuçları tahtaya maddeler hâlinde yazınız.
Teknolojinin gelişmesiyle insanlar müziğe istedikleri her yerde ulaşabilir hale gelmesiyle aşıklık geleneği de zayıflamaya başlamıştır.
Zihniyet farklılaşması
- Âşık tarzı şiirlerin şekli ve türleri hakkında bir sunum hazırlayınız.
- Gevheri’nin edebî kişiliği ve hayatıyla ilgili araştırma yapınız.
GEVHERİ
Adı Mehmet’tir. Doğumu, değişik yerlere bağlanmakla birlikte, kuvvetli bir ihtimalle İstanbulludur. Yüzyılın ortalarındaki mecmualarda şiirlerinin görülmesinden yola çıkan araştırmacılar doğum tarihi olarak yüzyılın ilk çeyreğinden biraz sonrasını ileri sürmektedirler.
Onun, İstanbul ve Bursa’daki divan kâtipliklerini, imparatorluğun diğer büyük memleketlerinde de kısa aralıklarla yürüttüğüne bakılırsa medrese tahsili gördüğü anlaşılmaktadır. Aruz ile yazdığı şiirlerindeki söyleyiş de bunun başka bir delildir. Ölümü 1127/1715 ‘ten sonradır.
Aruz ile yazdığı şiirlerinde başta Fuzuli olmak üzere klasik şairlerimizin tesiri görülür. Yüzyılın başlıca adlarından biri olmasında, belki de, aruz veznini hece vezni kadar başarılı bir şekilde kullanan ender şairlerden biri olmasını da rolü vardır.
Usta bir âşık olması, onun sevilip örnek alınmasına vesile olmuştur. Pek az aşığa nasip olan bir husus da, sadece onun şiirlerine yer veren bir mecmuanın bulunmasıdır.
Şiirleri arasında çeşitli tarihi olaylara yer verenler de vardır. Avusturya’ya karşı açılan 1663 ve 1689 seferleri için söylediği şiirlerini bu arada sayabiliriz.
- Erzurumlu Emrah’ın edebî kişiliği ve eserlerini araştırınız.
ERZURUMLU EMRAH
Erzurumlu Emrah’ın doğum yılı tam olarak bilinmiyor; ama Erzurum’un bir köyünde doğduğu için kendisine “Erzurumlu Emrah” dendiği anlaşılıyor. Emrah’ın Erzurum’un Tanburacı köyünde doğduğu yolunda söylentiler de vardır. 1840 yılında Sivas’ın Niksar ilçesine gelmiş, yaşamının geri kalan yirmi yılını burada geçirmiş 1860 yılında ölmüştür.
Erzurumlu Emrah iyi bir medrese öğrenimi görmüştür. Bu yüzden Divan edebiyatını iyi bilir. Aruz ölçüsünü kullandığı şiirleri de vardır. Ne var ki, bunlar sözü edilecek değerde değildir.
Erzurumlu Emrah’ın asıl ünü “âşık türü” şiirlerinde gösterdiği başarıdadır. Şiirlerinden çıkarılan sonuçlara göre Sivas’a gelinceye dek Kastamonu, Konya, Niğde illerini dolaşmış. Süresi kısa da olsa çeşitli serüvenler yaşamış, gittiği yerlerde çeşitli evlenmeler yapmış, edebiyata eğilimi olan ileri gelen kişilerce konuk olarak ağırlandığı anlaşılmış. Birbirinden epeyce ırak yerlerde de olsa “Erzurumlu Emrah” adına mezarların bulunması, Emrahoğulları adını taşıyan ailelerin oluşu da dikkati çekiyor. Niksar’da ölmüştür.
20. yüzyıl ozanlarından Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah’ın belirgin etkisinde kalan onun izinden yürüyen halk ozanlarından biridir. Böylece Erzurumlu Emrah’ın kendisinden sonra gelenler üzerinde de etkinliğinin varlığı ortaya çıkıyor.
- Halk şairi ve kalem şairi ne demektir? Araştırınız.
Halkın anlayabileceği sade bir dille ve genellikle saz eşli ğinde şiirler söyleyen şairlere halk şairi, kalem şairi ise masa başında şiirler yazan şairlere de kalem şairi denir.
- Anonim halk şiirleri ile divan ve günümüz edebiyatı şiirlerinden örnekler getiriniz.
İNCELEME
1. Metin
Koşma
Dost bağının meyveleri erişti
Ayva benim alma benim nar benim
Çeşmim yaşı ummanlara karıştı
Cefâkârım sitemkârım var benim
Yedi derya boz bulanık selinden
Halk-ı âlem âciz kaldı dilimden
Ben bülbülüm ayrı düştüm gülümden
Efgan benim mâtem benim zâr benim
Mâil oldum kisvesine tâcına
Bend olmuşum siyah zülfü ucuna
Mansur gibi asılırım saçına
Kâkül benim perçem benim dâr benim
Gevherî der kime gönül katayım
Gevherimi nâdânlara satayım
Dost bağında bülbül gibi öteyim
Gülşen benim güller benim hâr benim
Gevheri
1. Etkinlik
a. Şiirin yapı özelliklerini söyleyiniz.
Dörtlükler kurulmuş, ilk dörtlüğün kafiye örgüsü “abab” şeklindedir. Dörtlükler arasında tema yönünden bir bağ vardır. Anlam her dörtlükte tamamlanmıştır. Şiirde genel olarak yarım kafiye kullanılmıştır.
b. Koşmanın birimlerini ve bunlara ne ad verildiğini belirleyiniz.
Koşmanın dört birimi vardır ve bu birimlere dörtlük adı verilir.
c. Her birimde ne anlatıldığını aşağıdaki bölüme yazınız.
d. Şiirin temasını bularak aşağıdaki bölüme yazınız.
Birim değeri: dörtlük
|
Birimlerin konusu
|
tema
|
-
Birim
|
Ayrılıktan dolayı şairin ağlamaklı hali dile getirilmişitir.
|
aşk
|
-
Birim
|
Sevgilisiyle arı düşmesini bülbül ve gül mazmununda anlatmıştır.
|
|
-
Birim
|
Sevgilinin hatıraları anlatılmış. Saçına olan özlem dile getirilmiş.
|
|
-
Birim
|
Dostların yanında derdini nasıl anlatacağı üzerinde durmuştur.
|
|
e. Şiirdeki birimlerin nasıl birleştiğini açıklayınız.
Şiirdeki birimler tema ile birleştirilmiştir.
2. Etkinlik
Koşmanın ahenk ögelerini bularak aşağıya yazınız.
Koşmanın Ahenk Ögeleri
|
|
|
Ölçü
|
Kafiye-Redif
|
Ses-Söyleyiş
|
11’li hece ölçüsü
|
-
Dörlük: “işti”ler redif, “r”ler yarım kafiye, “benim”ler redif, “ar”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “imden”ler redif, “l”ler yarım kafiye
-
Dörtlük: “ına”lar redif, “ac”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “eyim”ler redif, “t”ler yarım kafiye
|
Şiir dörtlüklerle hece ölçüyle ve sade bir dille söylenmiştir.
|
3. Etkinlik
Koşmada kullanılan söz sanatlarını ve imgeleri bularak bunların özelliklerini ve şiirdeki işlevini belirtiniz.
Çeşmim yaşı ummanlara kaşırştı-Mübalağa
Ben bülbülüm ayrı düştüm gülümden-teşbih
Bend olmuşum siyah zülfü ucuna-teşbih
Mansur gibi asırlım saçına-teşbih
Dost bağında bülbül gibi öteyim-teşbih
Bu şiirde gül ve bülbül imgesi kullanılmıştır. Şair kendisini gül bahçesinde güller için öten bülbüle benzetmiştir. Bu imge şiirin çok anlam kazanmasını sağlamıştır.
4. Etkinlik
a. Araştırmalarınızdan faydalanarak âşık tarzı şiirlerin şeklini ve türlerini belirtiniz.
Âşık Tarzı Halk Şiirinde Kullanılan Nazım Biçimleri
1-KOŞMA
-
Türk halk şiirin en yaygın türüdür.
-
Sazla söylenir ve dörtlüklerle yazılır.
-
Dörtlük sayısı genellikle 3–5 arasındadır.
-
-
Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlâsını söyler.
-
Koşmalarla daha çok sevgi ve doğa şiirleri yazılmaktadır. Bu şiirlerde çıplak doğa güzellikleri karşısındaki duygulanmalarla birlikte daha çok aşk duyguları dile getirilir.
-
Konuları Bakımından Koşma Çeşitleri:
-
Güzelleme
-
Türk halk şiirinde koşmanın güzeli öven türüne verilen ad olup; bir kimseyi, bir güzeli, bir atı, bir yeri, herhangi bir tabiat parçasını övmek maksadıyla söylenen şiirlere denir.
-
Kısacası sevda ve güzellikler üzerine yazılan şiirlerdir. Âşık sevdalı kişidir.
-
Halk Şairi, Saz Şairi gibi adların yanında bir adının da Âşık olması bundandır. O, bir güzele tutkundur, ya da gelenek onu ille de bir güzele tutkun görmek istemekte, buna göre değer biçmektedir.
-
Çoğu âşıklar saz çalıp şiir söylemeye bile bir güzelin sevdasına düştükten, rüyada onun elinden “Aşk badesi” içtikten sonra başlar.
-
Bu çok defa yaşayan bir güzel olmayıp bir güzellik ideali ya da hayal edilen güzeldir.
-
Koçaklama
-
Türk halk şiirinde koşmanın kahramanlık, yiğitlik ve savaş konusunda söylenilen türüne verilen addır. Koçaklamalarda yiğitlik övülür, savaşlarda gösterilen kahramanlıklar dile getirilir.
-
Genellikle hece ölçüsünün 6+5=11 ya da 4+4+3=11’li kalıbı ile söylenir.
-
Koçaklama koşmanın bir türü olduğundan bu türün bütün özelliklerin taşır.
-
Türk halkının çok değer verdiği kahramanlık, mertlik ve cesaret konusunu işleyen koçaklama türünün en iyi örneklerini Dadaloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa ve Köroğlu gibi siyasî çatışmalara katılmış âşıklar vermiştir.
-
Taşlama
-
Taşlama Halk şiirinde beğenilmeyen ya da istenmeyen herhangi bir kimsenin kusurlarını, gülünç taraflarını ya da toplumun aksak yönlerini alaylı bir biçimde ortaya koyan koşmalardır.
-
Âşıklık geleneklerinin kuvvetli olduğu dönemlerde taşlamalar toplumda düzeltici bir görev de görmüşlerdir.
-
Toplumda düzeni bozan bazı kişiler âşığın diline düşme korkusu ile kendilerine çeki düzen vermişlerdir.
-
Ağıt
-
Toplumda yaygın olarak bilinen ağıtlar, önemli bir yeri ve çeşitli özellikleri bulunan, çevresindekilerden farklı bir kişiliğe sahip olan ya da ölüm olayı farklı olan kimselerin ölümü ile duyulan acıyı dile getiren şiirlerdir.
-
Ölü çıkan evlerde, matem toplantılarında okunan ağıtlar ölenin anılarını yaşatacak nitelikte değişik bir ezgi ile söylenir.
-
Ağıtlar bir bakıma ölen için söylenmiş methiyeler demektir.
-
Ağıtlarda ölenin ailede ve toplumda bıraktığı boşluk, birlikte geçen günlerin anıları, dostluk, iyilik, cesaret, merhamet vb. temler ifade edilir.
-
Halk arasında ağıt söyleyene ağıtçı, ağıt söyleme işine de ağıt yakma denir.
2–SEMAÎ
-
Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.
-
Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar.
-
Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık, kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler.
-
Semaînin hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsü kullanılarak yazılanları da vardır.
3-VARSAĞI
-
Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir.
-
Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır.
-
Semaîye benzer.
-
Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır.
-
4+4 duraklı veya duraksız olur.
-
Kafiye şeması şöyledir: xaxa bbba ccca.
-
Semaîden ezgi yönüyle ayrılır.
-
Varsağı yiğitçe bir havayla okunur.
-
Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir.
-
Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen âşık, Karacaoğlan‘dır.
4-DESTAN
-
Âşıklık geleneğinin önemli bir türü olan destan, birkaç örnek hariç tutulursa genellikle koşmaya benzer ve iki ya da üç dizelik bazıları dışında dörder dizelik bendlerden oluşur.
-
Biçimleri bakımından belli bir düzenlilik gösteren destanların uyak örgüleri koşma uyak düzenine benzer ve iki ya da üç dizelik bazıları dışında dörder dizelik bendlerden oluşur.
-
Uyak düzeninin abab – cccb – dddb – eeeb biçimi en yaygın olanıdır.
-
Her dörtlüğün son dizesi olan bağlama mısraı dediğimiz dize destanlarda çok önemlidir.
-
Bu dize kendinden önceki üç dize ile hem biçim hem de anlam bakımından büyük bir bağlılık göstererek kimi zaman da aynen tekrar edilerek önceki dizelerin anlamım güçlendirir.
-
Destanlarda dörtlük sayısında belli bir ölçü yoktur; konusuna ve âşığın yaratma gücüne göre dört dörtlükten 121 dörtlüğe kadar uzayan destanlar bulunmaktadır.
-
Bu sayı kesinlik anlamına gelmemektedir, destan istenilen ölçüde uzatılabilir.
b. Hazırladığınız sunumu arkadaşlarınızla paylaşınız.
5. Etkinlik
a. Parçadan hareketle ve araştırmalarınızdan faydalanarak Gevheri’nin fikrî ve edebî yönü
hakkında çıkarımlarda bulunarak çıkarımlarınızı tahtaya yazınız.
b. Eserle şair arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Eserle şair arasında her zaman yakın bir ilişki vardır. Eser sahibini yansıtır. Bu eserde şairinin kültürünü, inançlarını, aşklarını, ayrılıklarını ve ideallerini bulmak mümkündür.
6. Etkinlik
Şiiri yorumlayarak şiirin özelliklerini ve size hissettirdiklerini sözlü olarak ifade ediniz.
Şiir sade bir dille oluşturulmuş bir aşk şiiridir. Ama şairi sevdiğinden ayrıdır. Sevdiğine kavuşmak için çaba göstermektedir.
Sayfa 155 – Semai
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yüğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zâtımız
Gurbet elde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Behçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilâcı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahrî
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figân eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Erzurumlu Emrah
7. Etkinlik
a. Şiirin yapı özelliklerini belirtiniz.
b. Semainin birim değerini belirleyiniz.
c. Her birimde ne anlatıldığını aşağıdaki bölüme yazınız.
d. Şiirin temasını bularak aşağıdaki bölüme yazınız.
Birim değeri: dörtlük
|
Birimlerin konusu
|
Şiirin teması
|
1. birim
|
Her güzele meyil verilmemesi dile getirilmiş
|
aşk
|
2.birim
|
Gurbet elde kıymet bilinip bilinmeyeceği üzerinde durulmuş
|
|
3.birim
|
Gönüldeki dert ilacının bulunup bulunmayacağı üzerinde durulmuş
|
|
4.birim
|
Gurbet elin kahrının çekilip çekilmeyeceği üzerinde durulmuş
|
|
5.birim
|
Güzel sevmenin zor bir iş olduğu anlatılmıştır.
|
|
e. Şiirdeki birimlerin nasıl birleştiğini açıklayınız.
Şiirdeki birimler tema ile birbirine bağlanmıştır.
8. Etkinlik
Semainin ahenk ögelerini bularak aşağıya yazınız.
Semainin Ahenk Ögeleri
|
|
|
Ölçü
|
Kafiye-Redif
|
Ses-Söyleyiş
|
8’li hece ölçüsü
|
-
Dörlük: “ma”lar redif, “mez”ler redif, kafiye yok
-
Dörtlük: “ımız”lar redif, “at”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “ı”lar redif, “ac”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “ı”lar redif, “hr”ler tam kafiye
-
Dörtlük: “e”ler refif, “l”yarım kafiye
|
Şiir dörtlüklerle hece ölçüyle ve sade bir dille söylenmiştir.
|
a. Şiirde kullanılan söz sanatlarını ve imgeleri bularak bunların özelliklerini söyleyiniz ve şiirdeki işlevini aşağıdaki bölüme yazınız.
Söz sanatları
|
Günül-teşhis, gönüldeki dert ilacı-istiare, güzel sevmek sarp kale-teşbih
|
Şiirdeki işlevi
Edebi sanatların ve imgelerin şiirdeki işlevi şiirin çok anlamlı olması sağlamak ve şiire estetik bir değer kazandırmaktır.
|
İmgeler
|
Gül- bülbül imgesi
Gönül imgesi
|
|
b. Şiir dilinin ve kullanılan imgelerin, ait olduğu gelenekle ilişkisini söyleyiniz.
Bu şiir halk şiiri geleneğine aittir. Şiirin dili ve kullanılan imgelerde halk şiiri geleneğine uygun imgelerdir.
10. Etkinlik (Okul dışı etkinlik)
Erzurumlu Emrah’ın edebî kişiliği ve hayatıyla ilgili bir sunum hazırlayınız.
11. Etkinlik (Okul dışı etkinlik)
a. Metinden ve araştırmalarınızdan yola çıkarak Erzurumlu Emrah’ın fikrî ve edebî yönü hakkındaki çıkarımlarınızı aşağıya yazınız.
ERZURUMLU EMRAH
Erzurumlu Emrah’ın doğum yılı tam olarak bilinmiyor; ama Erzurum’un bir köyünde doğduğu için kendisine “Erzurumlu Emrah” dendiği anlaşılıyor. Emrah’ın Erzurum’un Tanburacı köyünde doğduğu yolunda söylentiler de vardır. 1840 yılında Sivas’ın Niksar ilçesine gelmiş, yaşamının geri kalan yirmi yılını burada geçirmiş 1860 yılında ölmüştür.
Erzurumlu Emrah iyi bir medrese öğrenimi görmüştür. Bu yüzden Divan edebiyatını iyi bilir. Aruz ölçüsünü kullandığı şiirleri de vardır. Ne var ki, bunlar sözü edilecek değerde değildir.
Erzurumlu Emrah’ın asıl ünü “âşık türü” şiirlerinde gösterdiği başarıdadır. Şiirlerinden çıkarılan sonuçlara göre Sivas’a gelinceye dek Kastamonu, Konya, Niğde illerini dolaşmış. Süresi kısa da olsa çeşitli serüvenler yaşamış, gittiği yerlerde çeşitli evlenmeler yapmış, edebiyata eğilimi olan ileri gelen kişilerce konuk olarak ağırlandığı anlaşılmış. Birbirinden epeyce ırak yerlerde de olsa “Erzurumlu Emrah” adına mezarların bulunması, Emrahoğulları adını taşıyan ailelerin oluşu da dikkati çekiyor. Niksar’da ölmüştür.
20. yüzyıl ozanlarından Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah’ın belirgin etkisinde kalan onun izinden yürüyen halk ozanlarından biridir. Böylece Erzurumlu Emrah’ın kendisinden sonra gelenler üzerinde de etkinliğinin varlığı ortaya çıkıyor.
b. Eserle şair arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Eserle şair arasında her zaman yakın bir ilişki vardır. Eser sahibini yansıtır. Bu eserde şairinin kültürünü, inançlarını, aşklarını, ayrılıklarını ve ideallerini bulmak mümkündür
12. Etkinlik
Şiiri yorumlayarak şiirin özelliklerini ve size hissettirdiklerini sözlü olarak ifade ediniz.
Şiir sade bir dille oluşturulmuş bir aşk şiiridir.
ANLAMA VE YORUMLAMA
13. Etkinlik
Koşma ve semainin dili ile konuşma dili arasındaki benzerlik ve farklılıkları tespit ederek aşağıdaki bölüme yazınız.
|
Benzerlikler
|
Farklılıklar
|
Halk şiiri dili( Koşma-Semai)
|
Benzetmelerin kullanılması, imgelerin kullanılması
|
Koşmanın dili semaiye göre biraz daha süslüdür.
|
Konuşma dili
|
Sade ve anlaşılır dil kullanımı
|
Semai konuşma diline daha yakındır.
|
13. Etkinlik
Halk şiirlerinde “halk beğenisi, kişisellik ve soyutluk” nasıl ele alınmıştır, tartışınız. Sonuçları tahtaya maddeler hâlinde yazınız.
Halk şiiri halk için yapıldığı için halk şiirleri genellikler alıcıları tarafından beğenilen bir şiir türüdür. Bu şiir halk için yazıldığı için bireyselliği de halkın bireyselliğidir. İşlenilen konular genel olarak somut konulardır. Çünkü soyut konuların anlaşılması güçtür. Halk şiiri güç konuların işlendiği yerler değildir.
15. Etkinlik
“Halk şairi ve kalem şairi” kavramlarını araştırmalarınızdan da yararlanarak açıklayınız. Bu iki şair tipinin halkla olan iletişimini tartışınız, aralarındaki farklılıkları ve benzerlikleri maddeler hâlinde defterinize yazınız.
Halk şairi elinde sazıyla şiirler söyler
Kalem şairi masa başında elinde kalemiyle şiirler yazar
Halk şairi konuşma dilini kullanılır
Kalem şairi şiir dilini kullanır.
Halk şairi genel olarak edebî sanatları kullanmaz
Kalem şairi şiirini daha gösterişli kılmak içi n edebî sanatlara sıkça baş vurabilir.
16. Etkinlik
a. Halk şiirinin temelinde hangi anlayışın yattığını tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifadeediniz.
Halkın duygularını dile getirmek bu şiirlerin temel amacıdır.
b. Halk şairlerinin sözlü edebiyat geleneği içindeki yerini ve değerini tartışınız. Sonuçları belirtiniz.
Halk şairleri sözlü geleneği yaşatan ve günümüze kadar bu şiirlerin gelmesini sağlayan kişilerdir. Halk şairleri olmasaydı bu şiirler beklide günümüze kadar gelmezdi. Biz halk şairlerinin sazıyla söyledikleri bu şiirleri ezberleyerek gelecek kuşaklara aktarırız.
c. Halk şairleri günümüze sadece kendi eserlerini mi ulaştırmıştır yoksa başka şairlerin
eserlerini de geleceğe taşımakta mıdır? Tartışınız. Sonuçları defterinize yazınız.
Halk şairi hem kendi eseri sazıyla günümüze ulaştırmıştır, hem de başka şairlerin şiirlerini.
17. Etkinlik
Sınıfa getirdiğiniz anonim şiirleri, divan ve günümüz şiirlerinden birkaçını okuyunuz. Bunları okuduğunuz âşık tarzı şiirler ile ses, ahenk ve yapı bakımından karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
DEĞERLENDİRME
a. Koşma ile ilgili aşağıda verilen cümle lerin başına bilgiler doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız.
(D ) Dört dizeli bentlerden oluşur.
(Y ) Koşmanın ilk dörtlüğünde yazarın adı geçer.
(D )Aşk, ayrılık ve doğa en çok işlenen konulardır.
(D ) Genellikle 3 – 5 dörtlükten oluşur.
(Y ) Yapılarına göre farklı koşma çeşitleri vardır.
b. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri tamamlayınız.
Bir kimseyi, bir yeri alaylı bir dille yermek,toplumsal yaşamın aksayan yönlerini eleştirmek amacıyla söylenen şiirlere TAŞLAMA denir.
Yiğitlik, savaş ve vuruşmaları coşkun bir üslupla anlatan şiirlere KOÇAKLAMA denir.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi koşma ile semaiyi birbirinden ayırır?
A) Hece sayısı B) Tema
C) uyak örgüsü D) Dörtlük sayısı
E) Birim değeri
2. Aşağıdakilerden hangisi âşık tarzı Türk şiiri nazım türlerinden biri değildir?
A) Güzelleme B) Koçaklama
C) Taşlama D) Ağıt
E) Türkü
Sayfa 159
c. Dini-Tasavvufi Türk Şiiri
HAZIRLIK
- Dinî-tasavvufi Türk şiiri hakkında bir sunum hazırlayınız.
DİNÎ – TASAVVUFÎ TÜRK ŞÎİRİ
XI. yüzyıldan itibaren Türkler kitleler hâlinde İslâmiyet’e girmeye başladı. Kısa sürede Türk kavim ve boylarının büyük bir kısmı bu dini benimsedi. Yine bu yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yerleşen Türklerin İslâmiyet’i tanımasında, Horasan’dan gelen ve tasavvuf düşüncesini benimseyen, dervişlerin, alperenlerin önemli rolü oldu. Anadolu’da çok canlı olan bu dinî hayat, İslamî (dinî) bir edebiyatı da beraberinde getirdi. İslâm dinini ve tasavvuf düşüncesini halka anlatmak için çok sade ve temiz bir Türkçe ile şiirler, ilâhîler söyleyen Yunus Emre’yi başkaları takip etti. Böylece daha çok halk kitlelerine hitap eden bir Dinî-Tasavvufî Türk şiir geleneği doğdu.
Dinî-tasavvufî halk şiirimizin nazım biçimleri; Orta Asya’dan Anadolu’ya geçince daha çok zenginlik kazanmış, her dinî duygunun, her coşkulu düşüncenin ayrı bir ifade biçimi ortaya çıkmıştır.
Bu edebiyat türü ile tasavvufî düşünceleri çeşitli yönlerden ele alanbirçok tarikatın kurulmasına yol açılmış, bu düşüncelerle Anadolu’da serbest görüşlü ilâhi bir aşk felsefesi tarzı meydana gelmiştir. Böylece Arap ve İran edebiyatlarında görülmeyen millî ve orijinal bir sanat çeşidi yaratılmıştır.
Kişisel bir edebiyat olan Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı da dediğiniz Tekke Edebiyatında âşıklarının ana amacı tarikat düşüncesini yaymak, din büyüklerine ve Allah’a övgülerde bulunmaktır.
Bu nedenle halk şairlerinin çoğu tekke ve çeşitli tarikat yuvalarında yetişmişler, inanç ve düşüncelerini yansıtan, Allah’ın birliğini öven, insanlara birlik, beraberlik, kardeşlik ve sevgi aşılayan şiirler söylemişlerdir.
XIII. yüzyılda Moğol istilasını da gören Anadolu halkı türlü baskılar, yoksulluklar altında ezildikçe direnme gücü de olmadığı için tasavvufun sağladığı dünya görüşünü çabuk benimsemiştir. Halk, huzuru Horasan Erenleri de denilen Yesevî tarikatına mensup bilge ve âşık kişilerde bulmuştur.
Anadolu’da Ahmet Yesevî ve Hâkim Süleyman Ata‘nın izinden gidip Tekke Edebiyatı’nın temellerini Hacı Bektaş-i Velî, Ahmed-i Fakih, Şeyyâd Hamza, Yunus Emre, Sultan Veled, Âşık Paşa, Gülşehrî, Kaygusuz Abdal, Said Emre gibi sofi halk şairleri atmışlardır.
Dinî-Tasavvufî halk şiirinin diğer önemli isimleri arasında ise; Ümmî Sinan, Aziz Mahmud Hüdâî, Niyâzî-i Mısrî, Fakir Edna, Kul Budala, Geda Muslu, Dedemoğlu, Kul Hasan, Derviş Mehmed, Kul Nesimi, Pir Sultan Abdal, Kul Şükrü, Derun Abdal, Kuddusî, Turabî, Aynî Baba, Âşıkî ve Esirî yi sayabiliriz.
Edebiyat tarihçilerine göre Anadolu Türkçesinde Tekke Edebiyatı XIII. yüzyılda Yunus Emre ile başlar. Ahmet Yesevî’de öğüt ağırlıklı kuru bir söyleyiş görülürken Yunus Emre’de Anadolu insanını saran coşkulu bir söyleyiş hâkimdir.
Bu dönemde Yunus Emre güzel Türkçesi ile tasavvufî duyguları dile getirmiş, o büyük korkudan içe dönmek, Allah’a yönelmekle kurtulmanın mümkün olduğunu işaret etmiş, tek büyük varlığın yalnız Allah olduğu düşüncesini işlemiştir. Halk, bu düşünceye kapılıp Tasavvuf etkisiyle Allah’ta kendini görüp, kendinde Allah’ı bulunca gözünde bütün dünya olayları değersiz, önemsiz ve küçük kalmıştır.
Bilindiği gibi Türkler, İslâmiyet’i kabul etmeden önce göçebe yaşayışları gereği değişik itikat sistemlerini benimsemişler ve yüzyıllar boyu Bozkır kültürü de denilen bir kültür hayatı yaşamışlardır.
Dinî-tasavvufî halk şiiri işlediği konular ile halk dilini, duygu, düşünce ve inançlarını esas alarak halkın bütünü ile iç içe bulunmakta ve toplumun her kesimine hitap etmeleri nedeniyle de birleştirici bir rol üstlenmektedir.
Dinî-tasavvufî halk şiirinin kaynağı İslâm dini ve tasavvuftur. Tekke şiirinin temsilcisi sayılan âşıklar kendilerini din dışı konularda şiir söyleyen âşıklardan ayrı görmüşler ve kendilerine Kul, Abdal gibi daha çok dinî kavramları hatırlatan, alçak gönüllülük ifade eden mahlaslar almışlardır.
Dinî-tasavvufî halk şiiri divan edebiyatı ve halk edebiyatını bir birine yaklaştıran konumu ve her iki disiplinin şairleri tarafından ortak olarak işlendiği için bir köprü konumunda görülür.
Bu nedenle duygu ve düşünce açısından Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş-ı Velî. Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Velî. Süleyman Çelebi, Kaygusuz Abdal, Niyâzî-i Mısri gibi şairlerin şiirlerinde büyük ölçüde duygu ve konu birliği vardır.
Tekke şiiri de dediğimiz dinî-tasavvufî halk şiirinin edebiyat tarihimizdeki yeri dil ve edebiyatımız açısından çok önemlidir.
Tekke şiiri saz şiirine oranla daha fazla felsefî, divan şiirine oranla daha fazla millîdir. Her ikisine oranla da daha doğaldır.
Dinî-tasavvufî halk şairi ölçü, uyak, anlatım biçimi, dil ve söyleyiş özellikleri bakımından İslâmiyet öncesi Türk edebiyatının da etkisi altında kalıp, duygu ve düşüncelerini İslâmiyet’in ışığı altında tasavvufun düşünce zenginliği ile birleştirmiştir.
Dinî-tasavvufî halk şiirinin en önemli simalarından olan Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Ahmed-i Şarban, Ümmî Sinan, Niyâzî-i Mısri, Kuddusi gibi pek çok tekke şairi aynı zamanda aruz ölçüsüne de bir divan şairi kadar hâkimdirler.
Fakat hitap ettikleri kitle halk kitlesi olduğu için onların anlayacağı ve daha yakından bildikleri hece ölçüsünü tercih etmişlerdir.
Yine, dinî-tasavvufî şiirlerde halk ve divan şiirinin üslûp, ahenk ve ifade biçimleri ortak olarak alınıp yer yer uygulanmıştır. Bu ortaklık dinî-tasavvufî şiirlerin ayrı bir özellik kazanmalarına engel teşkil etmemiş, ilâhi bir eda taşımalarını engellememiştir.
Halk tarafından olağanüstü derecede benimsenip sevilen dinî-tasavvufî şiirlere “Allah kelâmı” gözü ile bakılmıştır.
Bu düşünce ile doğup gelişen dinî-tasavvufî görüşlere bağlı nazım biçimleri ilâhi, nefes, deme, hikmet, nutuk, bezm-i cem, devriye, şathiye vb’dir.
Tasavvufta iki önemli unsur bulunmaktadır. Bunların biri dinî, diğeri ise düşünceye dayalı olup felsefîdir.
Tekke edebiyatı nazım biçimlerinden hikmet ve ilâhi dinî unsurların ön planda olduğu biçimlerdir. Diğerleri ise daha serbest olup Bektaşilik, Melamilik gibi tarikatların ürünüdür.
Biçimi ve adı ne olursa olsun dinî-tasavvufî halk şiiri özellikle ilk zamanlarda tıpkı saz şiiri gibi beste ile birlikte doğmuş, sonradan yazılanların çoğu da bestelenmiştir.
Bu şiir tarzı besteden asla uzaklaşmayarak hem sözüyle, hem sesiyle kutsal bir hava içinde varlığını korumuştur.
- Sınıfa dinlemek için bestelenmiş dinî-tasavvufi şiirler getiriniz.
- Sınıfa dinî-tasavvufi Türk şiirlerinden örnekler getiriniz.
- Mevlânâ hakkında bildiklerinizi sınıfta anlatınız.
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.
Mevlâna’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında “Bilginlerin Sultanı” ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled’dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh’ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü’l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’ten ayrıldı.
Sultânü’l-Ulemâ’nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Sultânü’l-Ulemâ Nişâbur’dan Bağdat’a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe’ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam’a uğradı. Şam’dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman) geldi. Karaman’da Subaşı Emir Musa’nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.
1222 yılında Karaman’a gelen Sultânü’l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun’ u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna’nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet etti ve Konya’ya yerleşmesini istedi.
Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi’ni tahsis etti.
Sultânü’l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı’na bugünkü yerine defnedildi.
Sultânü’l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna’nın çevresinde toplandılar. Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi’nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems’te “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Tanrı nurlarını” görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî’nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu
-
“Allah aşkıyla yanmak” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.
|
Nutuk
|
|
İy özin insân bilen |
Edeb gerekdür ere
|
Bu edeb ‘atayidür
|
Var edeb öğren edeb |
Tâ yolı doğrı vara
|
Âşıka yüz suyıdur
|
(İy) edeb erkân bilen |
Edebsüz olma yire
|
Evliyâlar hûyıdur
|
Var edeb öğren edeb |
Var edeb öğren edeb
|
Var edeb öğren edeb
|
Edebdür asl-ı tâat |
Edebi bekler tâlib
|
Edebdür Hakk’a delîl
|
Küllî sıfât cümle zât |
Edebdür Hak’dan nasîb
|
Edebden olma gâfil
|
Varlıgun edebe sat |
Edebsüz olma habîb
|
Olmayasın bî hâsıl
|
Var edeb öğren edeb |
Var edeb öğren edeb
|
Var edeb öğren edeb
|
Gel Hakk’a olma asi Tâ gide gönlün pası Dört kitabün ma’nîsî Var edeb öğren edeb |
Edeblü ol cân isen Hakk’ı bil insân isen Muştâk-ı Sultan isen Var edeb öğren edeb
|
Kaygusuz Abdâl uyan Işkı bil ışka boyan Şöyle dimişdür diyen Var edeb öğren edeb
|
Gaflet içünden uyan |
Edeb gerektür kula
|
Kaygusuz Abdal
|
Edebsüz olma iy cân |
Tâ işi temiz ola
|
|
Edebdür aslı-ı îmân |
Edebsüz girme yola
|
|
Var edeb öğren edeb |
Var edeb öğren edeb
|
|
Gel hakka ikrâr isen |
Edebdür Hakk’a yakîn
|
|
Âşıklara yâr isen |
Bilür insan Hak Hakkın
|
|
Yüz suyın ister isen |
Edebsüz olma sakın
|
|
Var edeb öğren edeb |
Var edeb öğren edeb
|
|
1. Etkinlik
a. “Nutuk”un ahenk ögelerini bularak aşağıya yazınız.
“Nutuk”un Ahenk Ögeleri
|
|
|
Ölçü
|
Kafiye-Redif
|
Ses-Söyleyiş
|
7’li hece ölçüsü
|
-
Dörlük: “bilen”ler redif, “ân”lar zengin kafiye
-
Dörtlük: “at”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “ası”lar zengin kafiye
-
Dörtlük: “an”lar tam kafiye
-
Dörtlük: “isen”ler refif, “r”ler yarım kafiye
-
Dörtlük: “e”ler redif, “r”ler yarım kafiye
-
“ib”ler tam kafiye
-
“isen”ler redif, “an”lar tam kafiye
-
“a”lar redif, “l”ler yarım kafiye
-
“kın”lar zengin kafiye
-
“dür”ler redif
-
“l”ler yarım kafiye
-
“n”ler yarım kafiye
|
Şiir dörtlüklerle hece ölçüyle ve sade bir dille söylenmiştir.
|
b. Sınıfta, bestelenmiş dinî tasavvufi şiirleri dinleyiniz. Şiirlerin ahenk özelliklerini belirtiniz.
2. Etkinlik
a. “Nutuk”un birim değerini, birimlerinin konusunu, temasını ve birimler arasındaki ilişkiyi belirleyerek aşağıdaki bölüme yazınız.
Birim değeri: 4’lük
|
Birimlerde anlatılanlar
|
Birim değri
|
Birimlerde anlatılanlar
|
1.birim
|
Özü iyi insanın edep öğrenmesi gerektiği
|
8.birim
|
Hakkı bilen insanın edepli olması gerektiği
|
2.birim
|
İnsanın varlığının edep olduğu
|
9.birim
|
Edepli insanların işlerinin doğru olacağı
|
3.birim
|
Allah’a itaat etmenin yolunun edep olduğu
|
10.birim
|
Edepli insanların hakkı hukuku bileceği
|
4.birim
|
İmanın aslının edep olduğu
|
11.birim
|
Edepli olmanın evliyaların da bir özelliği olduğu
|
5.birim
|
Allah’ı açıktan söylemenin edeple olacağı
|
12.birim
|
Hakka delinin edep olduğu
|
6.birim
|
Doğru yolu bulmanın edepten geçtiği
|
13.birim
|
Aşk ile boyanmış insanların edepli olması gerektiği anlatılmıştır.
|
7.birim
|
Edebî Allah’ın insanlara nasip ettiği anlatılmaktadır.
|
Tema
|
Edepli olma
|
b. Sınıfa getirdiğiniz dinî-tasavvufi Türk şiiri örneklerini okuyunuz. Bu şiirlerin ve inceleme bölümünde okuduğunuz “nutuk”un yazılış amacının ne olabileceğini tartışınız. Sonuçları belirtiniz.
Müridlerin tarikata ilk kez girişlerinde onları bilgilendirmek, Bektaşî tarikatının yollarını göstermek, gelenek-görenek-âdet ve âdabını anlatmak amacıyla yazılan şiirler olup genellikle Bektaşiliğe yeni girenlerin eğitim-öğretimi için yazılıp okunan öğretici nitelikteki şiirlerdir
3. Etkinlik
Şiiri yorumlayınız. Şiirin hissettirdiklerini sözlü olarak ifade ediniz.
Şiirinsanın edepli olması gerektiği üzerine kurulmuştur. Edep, İslâmiyet’te önemli bir esas, tasavvuf mesleğinde de hassasiyetle ele alınan bir husustur. Pratikte, şimdiye kadar onu daha ziyade erbab-ı tasavvuf ele almış ve o sahadaki büyük mürşit, mübelliğ, mürebbi ve muallimler ısrarla üzerinde durmuşlardır. Kur’ân ruhunun özü ve esası, Sünnet-i sahihanın da ısrarla üzerinde durduğu edep sayesinde, yüzlerce, binlerce Şah-ı Geylânî, Şazelî, Şah-ı Nakşibend, İmam Gazzâlî, Ebû Hanife ve İmam Şafiî gibi edep âbideleri ve üstadları yetişmiştir. Bu yıldızları çoğaltmak mümkündür. Hele Allah Resûlü’nün terbiye atmosferinde, gökteki yıldızlara denk, yerde de pek çok edep insanı yetişmiştir.
Edebi bizde, sadece farz ve vacibin dışında teferruata ait oturup kalkmada, âdâb-ı muaşerette, insanlarla muamelelerimizde, çocukların tavır ve davranışlarıyla alâkalı dar alanlı ele alanlar olmuştur. Ama bu, edebi daraltma ve dar bir çerçeve içinde ele alma demektir. Haddizatında edep, Efendimiz’in hayatının gayesi ve bütün hayatıyla bize talim buyurduğu hakikatlerin umumudur. Bir ehl-i tahkikin de dediği gibi: “Edep, Allah Resûlü’nün vaz’ettiği hudutlara riayet etmek demektir.”
Evet, edep, din sahibinin, Allah’tan aldığı şeyleri bize tebliğde tespit buyurdukları hudutlardır. Binaenaleyh, Allah Resûlü’nün hayat-ı seniyyesinde gaye edindiği şeylerin hudut ve sınırlarına riayet etmek bütünüyle bir edeptir. Meselâ, farzlara dikkat etmek, Allah’a karşı edepli ve saygılı olmanın bir ifadesidir. Yine vaciplere titizlikle riayet etmek, Allah’a ve Resûlullah’a karşı saygının göstergesidir. Efendimiz’in hayat-ı seniyyesiyle bir yol olarak ortaya koyduğu ve “Sünnet” dediği, -Sünnet Arapça’da tutulup gidilen yol anlamına gelmektedir- ve bizim de onu en nurlu bir yol olarak benimsediğimiz o yolun prensip ve âdâbına riayet etmek, edeptir. Bütün bunlara riayet eden edeple serfiraz sayılır. Riayet etmeyen de O’nun nurundan, feyzinden ve bereketinden mahrum kalır; kalır ve karanlıklara sukut eder.
4. Etkinlik
a. “Nutuk”un dil ve söyleyiş özelliklerini belirleyerek aşağıdaki bölüme yazınız.
Nutuk hece ile yazılan dörtlükler ve sade bir dille söylenir.
b. Şiirin dilinin ait olduğu gelenekle ilişkisini belirleyerek sözlü olarak ifade ediniz.
Bu şiir Halk şiiri geleneğinden beslenmiştir. Dilinin sade olması, hece ölçüsüyle söylenmesi, dörtlüklerle şekillenmesi gelenekle olan ilişkisindendir.
c. Metinden hareketle şiirin yazıldığı dönemin zihniyeti hakkında çıkarımlarda bulununuz.
Çıkarımlarınızı aşağıdaki bölüme yazınız.
Edepli olmaya büyük önem veriliyor.
İnsanlar edeple eğitiliyor.
Şiir eğitim aracı olarak kullanılıyor.
İnsanlar dinle içli dışlılar.
ANLAMA VE YORUMLAMA
5. Etkinlik
İki gruba ayrılınız. Birinci grup “Nutuk”un halk şiiriyle, ikinci grup divan şiiriyle benzer yönlerini belirlesin. Gruplar benzerlikleri karşılaştırsın. Sonuçları sözlü olarak ifade etsin.
6. Etkinlik (Okul dışı etkinlik)
a. Metinden hareketle Kaygusuz Abdal’ın fikrî ve edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulunarak
bunları defterlerinize yazınız.
Dedesi Alaeddin bin Yusuf Babası İse Alaiye Begi Hüsameddin Mahmud olduğu söylenir. Bektaşi büyüğü Abdal Musa‘ya bağlanarak tasavvuf yoluna girdi. Mısır‘a giderek Bektaşiliği yaymaya çalıştı ve orada vefat etti. Didaktik türdeki eserlerinde açık ve yalın bir dil kullandı. Nükteli ve iğneli bir üslubu vardır. Alevi ve Bektaşi şiir geleneğini sürdürdü. Bazı şiirlerinde Yunus Emre‘nin etkileri görülür. Eserleri:
- Divân
- Sarây-nâme
- Minber-nâme
- Dil-güsâ
- Gevher-nâme
- Budala-nâme
- Mesnevi
- Muglâta-nâme
- Esrâr-i Hurûf
- Vücûd-nâme’
b. Eserle şair arasındaki ilişkiyi sözlü olarak ifade ediniz.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıda verilen cümlelerin başına bilgiler doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız.
( Y) İlahiler genellikle koşma ve semai nazım şekliyle, hece ölçüsüyle ve dörtlükler hâlinde söylenir.
(D ) Horasan’da yaşayan ve tasavvuf düşünce sini hikmet adını verdiği şiirlerle etrafındakilere anlatan Ahmet Yesevî’nin açtığı tasavvuf çığırı, ye tiştirdiği dervişlerle Anadolu’ya da yayılmıştır.
(Y ) Şekil ve içerik olarak ilahilere benzeyen şathiye, aslında ilahinin Bektaşilerdeki ismidir
b. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri tamamlayınız.
Sade bir Türkçeyle yazılan METHİYE daha çok Peygamberimiz ve Hz. Ali’ye övgüler işlenir.
TASAVVUF 15. yüzyıldan itibaren esevilik, Bektaşilik, Mevlevilik gibi tarikatların etkisiyle Anadolu’ya yayılmıştır.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi dinî-tasavvufi halk şiiri nazım türlerinden biri değildir?
A) İlahi B) Mesnevi C) Nutuk
D) Nefes E) Devriye
2. Aşağıdakilerden hangisi dinî-tasavvufi halk şiiri şairlerinden biri değildir?
A) Pir Sultan Abdal B) Kaygusuz Abdal
C) Dertli D) Yunus Emre
E) Bâkî
3. 15. yüzyıl dinî-tasavvufi halk şiirinin önemli şairlerindendir. Hem aruzla hem de hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Bektaşi tarikatine mensuptur. Şathiye türünün gelişmesinde yardımcı olmuştur.
Yukarıda hakkında bilgi verilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
- Kaygusuz Abdal
- Ahmet Yesevi
- Dertli
- Kul Himmet
E) Aziz Mahmut Hüdayi
4. “Bektaşi – Alevi tekkelerinde okunan şiirler dir. Genelde rindçe, kalenderce, alçak gö nüllü ve alaysı bir hava dikkati çeker. Bekta şilikle ilgili temalar işlenir. Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Bektaşi uluları övülür, tarikat ilke leri açıklanır.”
Yukarıda özellikleri verilen dinî-tasavvufi halk şiiri nazım türü aşağıdakilerden han gisidir?
A) Şathiye B) Mesnevi C) Nutuk
D) Nefes E) Devriye
5. Aşağıdaki dizilerin hangi tamamen tekke şiiri ürünlerinden oluşmuştur?
- Nefes – nutuk – deme – mersiye
- Nutuk – deme – ilahi – şathiye
- İlahi – devriye – şathiye – ağıt
- Şathiye – ilahi – taşlama – nutuk
E) Güzelleme – devriye – nefes – mani