BÜTÜN SAYFALAR İÇİN TIKLAYINIZ
1. ÜNİTE
EDEBİYAT-TARİH İLİŞKİSİ
1. Edebiyat – Tarih İlişkisi
HAZIRLIK
1-Tarih ile edebiyat arasında nasıl bir ilişki olabilir? Tartışınız. Sonuçları söyleyiniz.
Yöntem farklılıklarına rağmen tarih ile edebiyat tarihi arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bir milletin geçmişteki duygu, düşünce ve kültür hayatını yansıtan me deniyet tarihi genel tarihin önemli bir koludur. Aynı amaca hizmet eden edebiyat ta lihleri, tarihçilerin başvuracağı önemli kaynaklardan biri sayılmaktadır. Bazı edebî eserler, tarihi aydınlatma bakımından büyük önem taşırlar. Tarih öncesi devirleri ay dınlatmada kaynak vazifesi gören destanlar, siyasî, sosyal ve ekonomik hayat hakkında bilgiler veren gazavatnameler, siyasetnameler, seyahatnameler, sefaretnameler ve tezkireler tarih araştırmalarında başvurulacak kaynaklardır. Tarihî olayların ise edebiyat üzerinde etkisi büyüktür. Edebî eserleri yazıldığı dönemin tarihi bilinmeden hakkıyla anlayabilmek ve yorumlayabilmek mümkün değildir. Ancak, sanatçının tarihî bilgileri aynen kullanmak zorunda olmadığı; gelecek ve tarih kavramlarını kullanmak ve olay örgüsünü istediği gibi tertiplemek bakımından hür olduğu unutulmamalıdır.
2-Aşağıdaki resimlerden hareketle tarihî bir olayın sanat eserine nasıl yansıdığını yorumlaya nız. Düşüncelerinizi sözlü olarak ifade ediniz.
Ressam yapacağı resimde tarihi bir gerçekliği anlatırken önce bu gerçekliği kendi dünyasında yeniden şekillendirir, bu resme kendi duygu, düşünce, hayal ve beklentilerini ekler, daha sonra bu tablo haline sokar. Biz bu kurgulanmış tabloya bakarak ressamın dünyasına yolculuk yaparız. Kendi kültür ve anlayışımıza göre de bu tablodan anlamlar çıkartırız. Bu çok anlamlılık güzel sanatların temel özelliğidir.
3-Destan, masal, mesnevi, halk hikâyesi ve roman türünün edebiyat tarihinde ne zaman görülmeye başlandığını araştırınız.
Destan: İslamiyet öncesi edebiyatımızın ilk üründür.
Masal: Masal da ilk olarak İslamiyet öncesi dönemde görülen bir edebî türdür.
Mesnevî: Mesnevî İslami Türk edebiyatının ilk edebî türüdür.
Halk hikâyesi: Halk hikâyesi de İslami dönem Türk edebiyatının ürünlerindendir.
Roman: Roman Batı tarzı Türk edebiyatının ilk ürünlerindendir.
4-Türk tarihine yön veren olayları anlatan şiir ve roman örnekleri bulunuz.
5-Tarih kitaplarından Köktürk Devleti ile ilgili bilgi toplayınız.
Göktürkler (Köktürk Devleti) (552- 630)
– “Türk” adı İle kurulan İlk Türk devletidir.
– Bumin Kağan’ın Avarların hakanına isyanı ile 552 yılında Ötüken başkent yapılarak kurulmuştur.
– Bumin Kağan kardeşi İstemi Kağanla birlikte .(Doğu-Batı) devleti yönettiler.
– 38 harfli ilk Türk Alfabesini kullandılar.
– Sasanilerle işbirliği yaparak Akhunları (Eftalitler) ortadan Kaldırdılar. Batı Türkistan’ın Türkleşmesinde rol oynadılar.
– Bizans imparatorluğu ile ittifak kurup Sasanilerle mücadele et tiler.
– ipek Yolu’nu denetimleri altına aldılar.
– Mukan Kağan zamanı devletin en parlak dönemi olmuştur.
– 558’de Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldılar.
– Doğu Göktürkler 630 yılında Batı Göktürkler ise 659 yılında Çin egemenliğine girdi.
İNCELEME
1. Metin
Ateşten Gömlek
İzmir’in işgalinde kocası ve çocuğu düşmanlarca katledilen Ayşe, İstanbul’daki akrabalarına, Peyamilere gelir. Halk İstanbul’un işgalini protesto etmek için mitingler yapmaktadır.
Aşağıdaki parçada, Peyami ve Ayşe’nin katıldığı Sultanahmet Mitingi anlatılmaktadır:
O gün asıl Türkiye’yi ben ilk defa gördüm. İstanbul’un arkası, asıl mahalleleri ağzını açmış, sakinlerini dökmüştü. Birçok ihtiyar kadın, birçok ihtiyar erkek gördüm. İstanbul’un asık yüzlü, suskun ve görünmez ihtiyarları! Arkalarında hangi zamana ait olduğu bilinmeyen garip setreler, redingotlar içinden hafif, buruşuk boyunları yükseliyor, gözlükleri altından yaşlar beyaz sakallarına açıkça akarak ağlıyorlar. İpekli, bol çarşafları içinde buruşuk yanaklarına yaşlar akarak nineler geliyor. Sarılı kırmızılı basma entarisinin yeni çarşafından fırlamış, yemenilerinin oyaları görünen küme küme, gözleri kırmızı, yüzleri Fransız İhtilalinde Versay’a hücum eden kadınlar alayının tablosu gibi o kadar çok kadın var ki! Hiçbiri ne önünü ne arkasını görüyordu. Hamal ile genç aydının, Karagümrüklü işçi İstanbullu kadınla yüksek ökçeli süslü kadının omuz omuza, yüz yüze geldiği bir gündü. Derinliği görülemeyen meydanda müthiş bir insan denizi derin ve sessiz uğultusuyla akıy or, akıyor, yalnız çok yoğun olan ortası kımıldamıyordu. Bütün bu canlı deniz üstünde Sultanahmet’in beyaz minareleri, hapishane binası yüzüyor gibi yükseliyordu. Binaların üstünden, caminin avlusundaki ağaçlar dan salkım salkım insan kütleleri sarkıyor, bunun üstünden beyaz minarelerden uzanan siyah bayraklar bazen halkın başına, bazen beyaz güvercin bulutlu mavi göğe uçuyordu. Sultanahmet bahçesinin parmak lıklarına dayanmış bir ihtiyar dişsiz ağzı, açık, fersiz gözlerinden, sürülmüş tarla gibi buruşan yanaklarına akan gözyaşlarıyla beraber bağıra bağıra ağlıyordu. Ayasofya tarafından giren herkes uçan Türk bayraklarını siyah görünce dudaklarından bir feryat, kısılmış bir hıçkırık fırlıyordu. Gözleri sürmeli olduğunu en boyalı genç kadınlar bile unutmuş, bütün boyaları yanaklarından yaşlarla akıyordu.
Halide Edip ADIVAR
Metin İnceleme
- Yukarıdaki metin Türk tarihinin hangi dönemine ışık tutar? Açıklayınız.
Yukarıdaki metin Türk tarihinin kurtuluş mücadelesi verdiği Kurtuluş savaşı yıllarına ışık tutmaktadır.
-
İncelenen metinden hareketle edebî eser – tarih ilişkisini değerlendiren bir paragraf yazınız. Yazıların birkaç tanesini sınıf panosuna asınız.
Edebî metinler tarih biliminin verilerinden yararlanır. Ama yazar bunu yaparken tarihten aldığı verileri olduğu gibi kullanmaz. Bu verileri o, kendi dünyasında yeniden şekillendirir, bu metne kendi kurgusunu ekler ve bu şekilde okuyucuya sunar. Yani edebi metinlerde değiştirilmiş bir gerçeklik vardır. Bu metinde de yazar tarihte yaşanmış bir gerçekliği kurgulayarak yeninden şekillendirmiştir.
2. Metin
Türk Savaş Taktiği
Osmanlı Türklerinin, yükseliş çağlarında, XV ve XVI. asırlarda kazandıkları savaşların gerçekçi bir açıklaması yapılmış değildir. Türk ordusunun, çok defa kendinden kalabalık bağlaşık Avrupa ordularını yendiğini yazan tarihler, bu zaferleri, Türk askerinin kahramanlığının ötesinde bir açıklamaya bağlamak lüzumunu duymamışlardır. Hâlbuki Osmanlı Cihan İmparatorluğu’nun kurulmasını sağlayan bu zafer lerin sırları, sanıldığından daha girifttir.
Osmanlı Türlerinin yükseliş çağlarında bir savaşın, önce siyasi hazırlığı yapılırdı. Savaşılacak devlet ve çok defa devletlerin jeopolitik durumları göz önüne alınır, bağlaşıklarından ayrılmaya çalışılır, büyük bir dip lomatik gayret sarf edilirdi. Bu, çok dikkat ve incelik isteyen bir işti. Çünkü Türkiye İmparatorluğu bazen, Fatih Sultan Mehmed zamanında olduğu gibi, 20 küsur devletle birden savaş hâlinde bulunurdu.
Savaşılacak kuvvetlerin hesabı iyice yapıldıktan sonra, Türk ordusunu savaşa hazırlama çalışmaları başlardı. Türk ordusu, daima savaşa hazır, meslekleri askerlik olan bir kitleden müteşekkil bir kuruluş tu. Ancak orduyu toplamak ve savaş alanlarına götürmek meseleleri önemliydi. Ne kadar kuvvetin ne zaman ve nerede yığınak yapacağı ve hangi yolların geçileceği kararlaştırılırdı. Bu yolların hangi konak larında ne miktar yiyecek, yem ve cephane bulundurulmak icap edeceği hesaplanır, oraların sancak ve alay beylerine, kadı ve naiplerine emirler gönderilirdi. Yol üzerindeki depoların mevcudu öğrenilirdi. Ge çilecek yolların durumu, köprülerin vaziyeti, ne kadar zamanda ne kadar kuvveti geçirebileceği incele nirdi. Çok defa ordu yürüyüşe geçmeden önce yollar, son bir bakım ve kontrolden daha geçirilirdi.
Seferin nereye yapılacağı çok defa aylarca önce beylerbeyi ve sancak beylerine bildirilir fakat bazen de son ana kadar gizli tutulurdu. Mesela Fatih, seferin nereye olduğunu gizli tutardı. Akkoyunlulara karşı Otlukbeli savaşının hazırlıklarının hangi devlete karşı yapıldı ğı, padişahtan başka herkesin meçhulüydü. Trabzon İmparatorluğu’na karşı seferinde de böyle yapmış ve düşmanı pek gafil avlamıştı. Nitekim son çıktığı seferin nereye olduğuna, günümüze kadar tarihçiler karar verememişlerdir. Çünkü sefe rin daha başında Fatih ölmüştü, Yavuz da Mısır seferine çıkar ken İran üzerine gidildiği propagandasını yapmıştır. Sultan İb rahim zamanında, Girit seferine giden Türk donanması, Malta’ya gidiyor sanılıyordu. Girit sularına iyice yaklaşırken Kaptanıderya Yusuf Paşa, padişahın mühürlü hattıhümayununu aç mış, amiraller seferin Girit üzerine olduğunu öğrenmişlerdi. Bu gizlilik, yabancı haber alma teşkilatlarına karşıydı. Türklerin Avrupa’da son derece mükemmel bir ha ber alma teşkilatı olduğu gibi, Avrupalıların da Türkiye’de aynı işi gören casusları vardı. Fakat Türk ha ber alması, çok üstündü. Avrupa devletlerinin son durumlarını bütün teferruatıyla Divanıhümayuna ya ni hükümete bildirirdi.
Yılmaz ÖZTUNA
- İncelediğiniz metin tarihimizin hangi dönemlerinden bahsetmektedir?
15 ve 16. Yüzyıllar arasındaki dönemden bahsetmektedir.
- Metinlerden hangisi tarihî, hangisi edebîdir? Örnek vererek açıklayınız.
1.Metin edebî bir metindir. Çünkü metin kurgulanmıştır. Bunu da metinde yapılan betimlemelerden kolayca anlayabiliriz. Örneğin, “İpekli, bol çarşafları içinde buruşuk yanaklarına yaşlar akarak nineler geliyor. Sarılı kırmızılı basma entarisinin yeni çarşafından fırlamış, yemenilerinin oyaları görünen küme küme, gözleri kırmızı, yüzleri Fransız İhtilalinde Versay’a hücum eden kadınlar alayının tablosu gibi o kadar çok kadın var ki! Hiçbiri ne önünü ne arkasını görüyordu. Hamal ile genç aydının, Karagümrüklü işçi İstanbullu kadınla yüksek ökçeli süslü kadının omuz omuza, yüz yüze geldiği bir gündü. Derinliği görülemeyen meydanda müthiş bir insan denizi derin ve sessiz uğultusuyla akıy or, akıyor, yalnız çok yoğun olan ortası kımıldamıyordu.” Parçası bu metnin edebî bir metin olduğunu gösteriyor.
2.metin tarihi bir metindir. Çünkü bilgiler yorum yapılmadan, kurgulanmadan direkt olarak verilmiştir. Buna örnek ise: Seferin nereye yapılacağı çok defa aylarca önce beylerbeyi ve sancak beylerine bildirilir fakat bazen de son ana kadar gizli tutulurdu. Mesela Fatih, seferin nereye olduğunu gizli tutardı. Akkoyunlulara karşı Otlukbeli savaşının hazırlıklarının hangi devlete karşı yapıldı ğı, padişahtan başka herkesin meçhulüydü. Trabzon İmparatorluğu’na karşı seferinde de böyle yapmış ve düşmanı pek gafil avlamıştı. Nitekim son çıktığı seferin nereye olduğuna, günümüze kadar tarihçiler karar verememişlerdir. Çünkü sefe rin daha başında Fatih ölmüştü, Yavuz da Mısır seferine çıkar ken İran üzerine gidildiği propagandasını yapmıştır. Sultan İb rahim zamanında, Girit seferine giden Türk donanması, Malta’ya gidiyor sanılıyordu. Girit sularına iyice yaklaşırken Kaptanıderya Yusuf Paşa, padişahın mühürlü hattıhümayununu aç mış, amiraller seferin Girit üzerine olduğunu öğrenmişlerdi. Bu gizlilik, yabancı haber alma teşkilatlarına karşıydı.
5.Metinlerden hareketle edebiyat ile tarih arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Hazırlık sorularının 1.sorusunda bu sorunun cevabı açıklanmıştır. Bura da edebiyat tarihçisi ile tarih arasındaki farklara kısaca değinilecek: İnsanın geçmişe karşı duyduğu merakın, yarına ait endişelerinin ve varlığını sürdürebilmek için gösterdiği çabaların bir ürünü olan tarih, insan topluluklarının, zaman-yer gösterilerek ve doğru olarak, hayatını, kültür ve uygarlıklarını anlatan bir bilimdir. İnsanı ilgilendiren her şey tarihin içindedir. Edebiyat tarihi araştırmalarının temeli olan edebî eserin konusu da insandır. Her ikisinin ortak noktası ise insanla ilgili gerçekleri vermeye çalışmasıdır. Edebiyat tarihçisi ve tarihçi “geçmiş” üzerinde çalışırlar. Ancak, aynı yöntemi kullanmakla birlikle, uygulamada birbirlerinden ayrılırlar. Tarihçinin üzerinde çalıştığı geçmiş, artık devrini tamamlamış tarihin malı olmuştur. Edebiyat tarihçisinin konusu olan geçmiş ise sanat eserleriyle varlığını sürdürmektedir. Tarihçinin objektif (tarafsız) olma mecburiyeti yanında, edebiyat tarihçisi, bir edebî eseri incelerken, onun taşıdığı sanat tazeliği karşısında tarafsız ve heyecansız kalamaz. Tarihçi, kişiler üzerinde olaylarla ilgisi oranında dururken, edebiyat tarihçisi, sanat eserlerini meydana getiren belirli kişiler üzerinde durur. Edebiyat tarihçisi, incelediği çağın dilini, zevkini, edebî karakterini, sanatçının özelliklerini ve çağdaşlarından ay rıldığı noktaları eserlere yönelik araştırmalarda bulabilir. Tarihçi, incelediği eserlerdeki şahsî görüşleri bir yana bırakmak durumundayken, edebiyat tarihçisi bu bölümleri de ğerlendirerek yazarı eserinde bulmaya da çalışır. Ayrıca tarihçi ve edebiyat tarihçisinin değerlendirmeye alınan kaynaklar karşısındaki tutumları da farklıdır. Kaynaklar tarihçi için yanıltıcı ve taraflı yazılmış olabilir. Hâlbuki sanat eserleri kendilerini olduğu gibi yansıtırlar.
ANLAMA VE YORUMLAMA
1.ETKİNLİK
Aşağıda Şemsettin Kutlu’nun “Servetifünun Dönemi Türk Edebiyatı Antolojisi” adlı eserinden bölümler verilmiştir. Buna göre metinden hareketle edebiyat tarihinin kapsamını yandaki kavram haritasına yazınız.
Edebiyat tarihinin kapsama alanı:
-
Sanatçıların hayatını incelemek
-
Sanatçıların eserlerini incelemek
-
Dönemin sosyal ve siyasi olaylarını incelemek
-
Edebî eserlerin gelişimini incelemek
-
Edebiyatı belirli dönemlere ayırmak
2.ETKİNLİK
a. Aşağıda Köktürk Yazıtları’ndan bir bölüm verilmiştir. Siz de tarih kitaplarından okuduğunuz Köktürk Devleti ile ilgili bölümleri defterinize yazınız. İki metinde Köktürk Devleti ile ilgili bilgilerin nasıl verildiğini belirtiniz. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Köktürk Yazıtları
(Kül Tigin Abidesi- Doğu Yüzü)
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini tutuvermiş, düzenleyivermiş.
Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kon durmuş. İkisi arasında pek teşkilatsız Köktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku yine bilgili imiş tabii, cesur imiş tabii. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabii. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş. (…)
Orhun Abideleri
b. “Edebiyat tarihi edebî eserleri ve onları meydana getiren kişileri yer ve zaman şartlarına bağlı
olarak inceler.” Açıklamadan ve incelediğiniz metinden hareketle edebiyat tarihinin uygarlık tarihini ne şekilde etkilediğini açıklayınız.
Toplumların maddî ve manevî varlıklarının; fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümüne uygarlık denir. İnsanlık binlerce yıllık bir uygarlık tarihine sahiptir. Edebiyat tarihi ise konusu insan olan ve edebî bir üslupla yazılmış bütün eserlerle ilgilenir. Geçmişten aldığı bu değerleri ve bilgileri gelecek kuşağa aktarır. Aynı zamanda edebiyat tarihi gelecek kuşağın fikri yapısını oluştur ve böylece uygarlığın şekillenmesine yardımcı olur.
c. Türk edebiyat tarihinin dünya uygarlığına ne gibi katkısı olmuştur? Örnekler veriniz.
Dünyanın en eski milletlerinden biri olan Türkler, edebiyat alanında dünyanın en eskilerinden biridir. Gerek yazılı metinleri, gerekse maddi ve manevi birikimleriyle dünya uygarlığına önemli katkıları olan Türkler, dünyanda, destan metni bakımından en zengin edebiyatına sahiptir. Türk edebiyat tarihi içiriğinin zenginliği, çeşitliliği ve estetiğiyle dünya uygarlığına katkı sağlamıştır.
- Etkinlik
Aşağıdaki sözcük-terim-açıklama eşleştirmelerini yapınız.
Edebiyat Tarihi: Bütün edebiyat hareketlerini ve dönemlerini inceler.
Tarih: Toplumu etkileyen olaylar arasındaki ilişkileri önceki ve sonraki olaylara bağla yarak inceler.
Edebiyat: Düşünce ve duyguların imgelerle biçimlendirilmesi
Tarih: Toplumları etkileyen olayları zaman ve yer belirterek anlatır.
Edebiyat Tarihi: Yazar ve şairlerin dil ve üslup özelliklerini açıklar.
Edebiyat: Dili etkili kullanma sanatı.
4.ETKİNLİK
Türk edebiyatında destan, masal, mesnevi, halk hikâyesi ve roman gibi edebî türlerin ortaya çıktıkları zaman dilimlerini ve bu türlerin birbirlerinden farklarını belirleyiniz.
Destan: İslamiyet öncesi edebiyatımızın ilk üründür. Hece ölçüsüyle söylenir.
Masal: Masal da ilk olarak İslamiyet öncesi dönemde görülen bir edebî türdür. Düzyazı şeklinde söylenir.
Mesnevî: Mesnevî İslami Türk edebiyatının ilk edebî türüdür. Aruz vezniyle beyitlerle yazılır.
Halk hikâyesi: Halk hikâyesi de İslami dönem Türk edebiyatının ürünlerindendir. Nazım nesir karışık olarak söylenir.
Roman: Roman Batı tarzı Türk edebiyatının ilk ürünlerindendir. Nesir halinde yazılır.
5.ETKİNLİK
“Edebiyat tarihi; sanatçıların, eserlerini hangi şartlar altında meydana getirdiklerini araştırır ve onların gerçek değerini belirlemeye çalışır. Bu eser ve sanatçıların, dönemlerinde ve kendinden sonra edebiyat ve toplum hayatını ne şekilde etkilediğini tespit eder. Vatan ve din değişmesi, göçler, iktisadi ve siyasi olaylar toplumda olduğu gibi onun edebiyatında da etkilidir.” Okuduğunuz metinlerden de faydala narak tarihî dönem, eser ve sanatçı ilişkisini örnekler vererek açıklayınız.
Bir eserin yazıldığı dönem ile eser arasında sıkı bir ilişki vardır. Çünkü yazar toplumun içinde bir ferttir. Yazılan eserlerde toplumun bireylerine sunulmak için yazılır. Bu yüzden eserlerde toplumun beklentileri ilgileri daha çok yer bulur. Bu nedenle eserlerde yazıldığı dönemin özelliklerini bulmak gayet doğaldır. Aynı şekilde yazar eserine mutlaka kendinden bir şeyler ekler. Çünkü yazılan eser anı zamanda yazarında beklentileri karşılamak için oluşturulmuştur. Bütün bunlardan dolayı, tarihî dönem-eser ve sanatçı arasında ayrılmaz bir bütünlük vardır.
6. Etkinlik
Sınıfa getirdiğiniz şiir ve romanları inceleyiniz. “Edebî eserler yazıldıkları dönemi yansıtan tarihî belgelerdir.” sözü ne kadar geçerlidir? Metinlerden örnekler vererek tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
DEĞERLENDİRME
a. “Toplumun, sanatçının, sanat eseriyle” sözcüklerini aşağıdaki boş bırakılan yerlere
yazınız.
a. SANAT ESERİYLE sanatçının hayatı arasında sıkı bir bağ vardır.
b. Sanatçı TOPLUMUN aynasıdır.
c. Sanat eserinde SANATÇININ yaşamına ve kişiliğine ait ipuçları vardır.
b. Aşağıdaki cümleleri doğru-yanlış (D/Y) durumlarına göre değerlendiriniz.
(D) Edebî bir tür olan roman Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı döneminde ortaya çıkmıştır.
(Y) Tarih, edebî eserlerden hareketle bir milletin duygu ve düşüncede geçirdiği evreleri inceler.
(D ) Türk tarihiyle ilgili bilgilere edebî eser lerden de ulaşabiliriz.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi edebiyat tarihinin kapsamlarından biri değildir?
- Şair ve yazarların eserlerini inceler.
- Edebiyatı belirli dönemlere ayırır.
- Siyasi ve sosyal olayların edebî eserlere nasıl yansıdığını inceler.
- Sosyal olayların başka bilim dallarıyla iliş kisini ele alır.
E) Edebî dönemlerin özelliklerini belirler.
2.
I. Anı (Hatıra)
- Roman
- Gezi Yazıları
- Günlük
Yukarıdaki edebî türlerden hangisi ya da hangileri genel tarih açısından bir değer ifade eder?
A) I ve II B) I ve III C) II ve III D) III ve IV E) I, II, III ve IV
1. ÜNİTE – 2. KONU
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER
2. Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler
HAZIRLIK
1.Bir insanın yaşamını belirli dönemlere ayırırken hangi ölçütleri kullanırız? Belirtiniz.
Bir insanın yaşamını belirli dönemlere ayırırken -incelenmesi kolay olsun diye- çocukluk dönemi, gençlik dönemi, olgunlaşma dönemi ve ihtiyarlık dönemi şeklinde ayırabiliriz.
2-Türk edebiyatı da tarih boyunca belli dönemlere ayrılmıştır. Sizce edebiyatın belli dönemlere ayrılmasındaki ölçütler neler olabilir? Tartışınız. Sonuçları yazınız.
Türk edebiyatını dönemlere ayrılırken kullanılan ölçütlerin bazıları:
a) Dil Anlayışı: Dil, zaman içinde değişen, canlı bir varlıktır. Milletlerin gelişmesine, sosyal ve kültürel yapısındaki değişmelere paralel olarak dili de gelişir veya değişir. Türkler, Müslüman olmadan önce, Türkçede atlı bozkır kültürünün ve göçebe hayatının unsurları hâkimdir. Müslüman olduktan sonra dilimiz, İslâm medeniyetinin taşıyıcısı olan Arapça ve Farsçadan etkilenmiştir. İslâm diniyle ilgili terimler ve deyimler dilimize girmiştir. Bu dönemde yazı dili ile konuşma dili arasında önemli farklılıklar görülmüştür. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Türk toplumu Batı medeniyetinin etkisi altına girmiştir. Bu sefer Türkçeye Batı dillerinden kelimeler girmeye başlar. Dilimiz, Batı kültürünü, ilim ve tekniğini, hayat tarzını yansıtan unsurlarla dolar.
b) Dil Coğrafyası: Bir dilin konuşulduğu alan da önemlidir. Buna “dil coğ rafyası” denir. Türkler, bilhassa XI. yüzyıldan itibaren dünyanın büyük bir bö lümüne yayılmış ve günümüze kadar irili ufaklı binlerce devlet kurmuştur. Do layısıyla Türkçe de geniş coğrafyalarda konuşulan bir dil olmuştur. Bu da bir birinden az veya çok farklılık gösteren bazı Türk şive ve lehçelerinin doğması na yol açmıştır.
c) Kültürel Farklılaşma: Kültür, bir milletin dil, din, sanat, örf ve âdetleri gibi hayata mal olmuş maddî ve manevî değerlerinin hepsine birden verilen bir isimdir. Milletlerin dinî hayatlarında, dillerinde, gelenek ve göreneklerinde meydana gelen değişiklikler kültürel farklılaşmayı doğurur. Bu bazen çok yavaş, bazen de hızlı olur. Toplumumuzda kültürel farklılaşmanın en çarpıcı örneği, 1830’lârdan itibaren başlayan “Batılılaşma” hareketinde görülür. Çok hızlı gerçekleşen bu hareket, bazı sosyal bunalımları da beraberinde getirmiştir. Tabiî sanat ve edebiyatımız bu kültürel farklılaşmadan hem etkilenmiş, hem de bu hareketin yayılmasında etkili olmuştur. Edebiyatımızın devrelere ayrılmasında bu ve buna benzer kültürel farklı laşmalar da bir kıstastır.
d) Dinî Hayat: Din, topluma getirdiği değer hükümleriyle insanların düşünce yapı larını etkiler ve değiştirir. İslâmiyet’in kabu lünden önce Türkler, değişik coğrafyalarda Şaman, Mani ve Buda dinlerini benimsemiş lerdi. Bu dinlerin etkilerine, o dönemde oluş turulan kitabe ve destanlarda rastlıyoruz. İslâmiyet’in kabulünden sonra edebiyatı mızda köklü değişiklikler oluşmuştur. Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlılar gibi büyük devletler kuran Türkler, Araplar ve İranlılarla yakın ilişkiler İçinde olmuşlardır. Bu ilişkiler sonucunda dil ve edebiyatımızda, İran ve Arap dil ye edebiyatlarının etkileri görül müştür. İslâmiyet’in etkisi altında gelişen edebiyatımız Tanzimat’a kadar devam etmiştir.
3. Üç gruba ayrılınız. Birinci grup İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, ikinci grup İslami Devir Türk Edebiyatı, üçüncü grup da Batı Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatının nelerden ya da kimler den etkilendiğini araştırsın.
Türk edebiyatının dönemleri
Başlangıcından zamanımıza kadar yüzyıllar boyunca süren edebiyat tarihimizi belli devirlere ayırmak zorundayız. Türk tarihinde esaslı iki dönüm noktası vardır. Bunlar, Türk tarihinin akışını değiştirmiş ve yeni devirlerin başlangıcı olmuştur. Bu dönüm noktalarından biri İslam dinin kabulü, öteki de Batı’ya dönüş hareketidir. Birincisinde Türkler, yeni dinin birleştirici özelliği içinde, Doğu uygarlığı dediğimiz İslam uygarlığının kurulup gelişmesinde başlıca etken olmuştur. İkincisinde ise, Batı uygarlığını siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik birçok olayların baskısı altında benimsemeye koyulmuşlar ve çok çetin güçlüklerle karşılaşmışlardır. İşte Türk edebiyatı tarihini bu dönüm noktalarına göre devirlere ayırıyoruz:
- İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı
- İslâmî Devir Türk Edebiyatı
- Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
1- İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı
İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı, Orta Asya coğrafyasında, başlangıcı kesin tarih lerle belirlenemeyen ve X. yüzyıla kadar sü ren dönemdir. Bu dönem edebiyatı iki kolda gelişmiştir.
-
Sözlü edebiyat: Sözlü olarak yayılan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır. Çeşitli Türk boylarında şaman, baksı, kam, oyun adı verilen sanatçılar tarafından kopuz eşli ğinde söylenen koşuklar, ölen bir kişinin ar dından söylenen ağıtlar, destanlar, atasözle ri vb. sözlü edebiyatın ürünleri arasındadır.
-
Yazılı edebiyat: Yazıya aktarılan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır. Edebî de ğer taşıyan ilk yazılı metinler VIII. yüzyılda oluşturulan, Göktürklere ait Orhun Abideleri (Göktürk Kitabeleri)dir.
2-İslâmî Devir Türk Edebiyatı
X. yüzyılın ikinci yarısından XIX. yüzyı lın başlarına kadar devam eden bu dönem de edebî eserlerde İslâm dininin etkisi görü lür. İslâmî Devir Türk Edebiyatı iki koldan gelişme göstermiştir:
- Klâsik Türk edebiyatı (gazel, kaside, mesnevi…)
- Halk edebiyatı:
a. Anonim halk edebiyatı (mani, türkü, ninni, tekerleme…)
b. Dinî-tasavvufî halk edebiyatı (ilahi, nefes, devriye, şathiye, nutuk..)
c. Âşık tarzı halk edebiyatı (koşma, semai, varsağı, ağıt)
3-Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
XIX. yüzyılın ortalarından itibaren siyasî bir hareket olan Tanzimat’ın ilanıyla başlayan ve günümüze kadar etkisi devam eden dö nemdir. Bu dönemde edebiyatımız gazete çevresinde gelişen roman, hikâye, makale, deneme, eleştiri gibi birçok yeni türle tanıştı.
Batı uygarlığının etkisinde gelişen Türk edebiyatını altı bölümde inceliyoruz:
1. Tanzimat Edebiyatı
2. Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünûn Edebiyatı)
- Fecr-i Âti Edebiyatı
- Millî Edebiyat
- Millî Mücadele Dönemi Edebiyatı
- Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı :
İNCELEME
Aşağıdaki metin parçaları Türk edebiyatının üç farklı dönemine aittir. Farklı uygarlıkların Türk edebiyatına etkilerini göz önünde bulundurarak bu metinlerin hangi döneme ait olduğunu ve ayırıcı özelliklerini 17. sayfadaki tabloya yazınız.
|
Ait olduğu dönem
|
Ayırıcı özellikleri
|
Destan
|
İslamiyet öncesi
|
Hece ölçüsüyle-abartılarak söylenmesi
|
Mesnevî
|
İslami dönem
|
Aruz ölçüsüyle-beyitler halinde yazılması
|
Roman
|
Modern dönem
|
Düzyazı ile yazılması
|
1. Etkinlik
Araştırmalarınızdan yola çıkarak farklı uygarlıkların ve tarihî dönemlerin Türk edebiyatı üzerindeki etkilerini karşılaştırınız. Sonuçlarını sözlü olarak ifade ediniz.
Türk edebiyatı üzerinde İslamiyet öncesinde hiçbir uygarlığın etkisi olmamıştır. İslami devirde Arap ve Fars uygarlığının, Modern dönemde ise Batı uygarlığının özellikle de millet olarak Fransa’nın etkisi Türk edebiyatı üzerinde vardır. İslami dönemde kullanılan kelime ve kavramlar, insanların inançları Türk edebiyatını etkilerken modern dönemde ise Batı odaklı eserlerin daha çok verilmesi bu etkiyi göstermesi açısından önemlidir.
ANLAMA VE YORUMLAMA
2. Etkinlik
Aşağıda Türk edebiyatının üç farklı dönemini yansıtan resimler verilmiştir. Bu eserlerin, ait oldukları dönemlerin zihniyeti ile ilişkisini tartışınız. Sonuçları belirtiniz.
Destan dönemine ait resimde o döneme ait olağanüstülüklerin ön plana çıktığını görmekteyiz. Bu özellik destan döneminin en dikkat çeken özelliğidir. Osmanlı dönemine ait resimde ise divan sohbetlerinin ön plana çıktığını görmekteyiz. Bu dönemde divan şiiri çok önemli bir yere sahiptir. Her sohbet ortamında şiirler söylenir, divanlar okunurdu. Bu resim bu yönüyle kendi döneminin özelliklerini yansıtmaktadır. Batılaşma dönemine ait resimde ise Batının düşünce sisteminde önemli bir yeri olan soyut ögelerin ön plana çıktığını görmekteyiz. Bu resimde yine yapıldığı döneme ait önemli ip uçları vermektedir.
Destan Dönemi Osmanlı Dönemi Batılılaşma Dönemi
3. Etkinlik
a. Türk edebiyatının üç temel dönemini yazınız. Bunu bir şema hâlinde sınıfınızın duvarına asınız. Aşağıdaki kavramların hangi döneme ait olduğunu belirtiniz.
Türk Edebiyatının Dönemleri
1-İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
2-İslami Devir Trük Edebiyatı
3-Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Lale Devri : İslami Devir Trük Edebiyatı
Karahanlı Devleti : İslami Devir Trük Edebiyatı
Medrese : İslami Devir Trük Edebiyatı
Milliyetçilik : Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Tanzimat Fermanı : Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Ergenekon : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
Tasavvuf : İslami Devir Trük Edebiyatı
Divan Edebiyatı : İslami Devir Trük Edebiyatı
Roman, Tiyatro : Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Şamanizm : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
Göçebe Yaşam : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
Müslümanlık : İslami Devir Trük Edebiyatı
Opera : Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Köktürk Yazıtları : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
Arap ve Fars Edebiyatı : İslami Devir Trük Edebiyatı
Talas Savaşı : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
Yuğ : İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı
b. Türk edebiyatının bu şekilde dönemlere ayrılmasının sebeplerini açıklayınız.
Türk Edebiyatının bu şekilde dönemlere ayrılmasının en önemli sebeplerinden biri incelenmesi kolaylaştırmaktır. Bundan başka, başlangıcından zamanımıza kadar yüzyıllar boyunca süren edebiyat tarihimizi belli devirlere ayırmak zorundayız; çünkü Türk tarihinde esaslı iki dönüm noktası vardır. Bunlar, Türk tarihinin akışını değiştirmiş ve yeni devirlerin başlangıcı olmuştur. Bu dönüm noktalarından biri İslam dinin kabulü, öteki de Batı’ya dönüş hareketidir. Birincisinde Türkler, yeni dinin birleştirici özelliği içinde, Doğu uygarlığı dediğimiz İslam uygarlığının kurulup gelişmesinde başlıca etken olmuştur. İkincisinde ise, Batı uygarlığını siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik birçok olayların baskısı altında benimsemeye koyulmuşlar ve çok çetin güçlüklerle karşılaşmışlardır.
4. Etkinlik
a. Toplumların yapısında var olan sosyal ve kültürel farklılıklardan hareketle aşağıdaki etkin liği gerçekleştiriniz.
Aşağıda, haklarında bilgi verilen kişilerin edebî zevkleri hakkında fikir yürütünüz:
Kişi : Ayşe Nine, 68 yaşında, sadece okuma yazma biliyor.
Yaşadığı Yer : Aydın’ın Türkmeneli KöyüYıl : 1655
Edebî Zevki : Ayşe Nine’nin köyde yaşaması, sadece okuma-yazma bilmesi bir de dönemin şartları göz önüne alındığında, Ayşe Nine için Dini-Tasavvufi Halk edebiyatı türlerinden hoşlandığını söyleyebiliriz.
Kişi : Âlim Bey, 68 yaşında, Arapça, Farsça ve Fransızca biliyor, medrese ve felsefe eğiti mi görmüş.
Yaşadığı Yer: İstanbul, Sultanahmet
Yıl: 1655
Edebî Zevki: Âlim Bey’in yaşadığı dönemi, aldığı eğitimi ve yeri göz önüne aldığımızda bir kültür atmosferinin içinde büyüdüğünü söyleyebiliriz. Yaşadığı dönemde okumuş-yazmış insanların en çok okuduğu ve ilgilendiği tür ise Divan edebiyatı mahsulleridir. Âlim Bey’i ise büyüt olasılıkla bu türlerden hoşlanan, edebî zevkini bu türlerin şekillendirdiği bir kişidir.
b. Aşağıdaki şiirleri, yukarıdaki kişilerden hangisinin daha iyi anlayabileceği konusunda yo rum yapınız
Yukarıdaki şiirlerden Fuzuliye ait olanı aldığı eğitimi göz önüne alırsak Âlim Bey, Karacaoğlan’a ait dörtlüğü de hem Âlim Bey’in hem de Ayşe Nine’nin daha iyi anlayacağı yorumunu yapabiliriz. Ama Karacaoğlan’ın şiirlerinin dili daha çok Ayşe Nine’ye hitap etmektedir.
c. Toplumsal ve kültürel olaylar edebî eserleri etkiler mi? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Evet etkiler, örneğin İslam dinin kabulü hem toplumu hem de edebî eserlerin konusunu ve dilini değiştirmiştir.
ç. Yaşama tarzı, edebiyat ve sanat anlayışını ne ölçüde etkiler? Örnekler vererek açıklayınız.
Edebî eserler toplum için oluşturur. Toplumun yaşam tarzı edebî eserleri ve sanatı kendi anlayışına göre şekillendirir.
5. Etkinlik
İncelediğiniz metinlerden;
a. Dönemlere ait kelimeler bulunuz.
b. Sosyal yaşamla ilgili bilgiler bulunuz.
c. Bulduklarınızın dönemin hâkim zihniyeti ile bir ilgisi olup olmadığını tartışınız ve her
dönemi belirleyen hâkim zihniyetin özelliklerini belirtiniz.
ç. Günümüzdeki eserlerde hâkim zihniyet sizce ne olabilir? Örnekler vererek açıklayınız.
DEĞERLENDİRME
- Tarih içinde Türk edebiyatının kaça ayrıldığını defterinize şema hâlinde çiziniz.
b. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı SÖZLÜ ve YAZILI edebiyat olarak iki kolda gelişmiştir.
c. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( D ) Türk edebiyatının devirlere ayrılmasında dil anlayışı, dil coğrafyası, kültürel farklılaşma, dinsel yaşam, sanat anlayışı etkilidir.
( Y) Edebî eserler toplumda gelişen olayları yansıtmaz.
( Y ) Türklerin ilk yazılı kaynağı Oğuz Kağan Destanı’dır.
ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRMESİ
a. Aşağıda boş bırakılan yerlere uygun sözcükler getiriniz. “Zihniyet, mesnevi, zümre
edebiyatını, destan”
a DESTAN İslamiyet öncesi MESNEVİ İslami Dönem edebî ürünleridir.
b. Toplumların yapısında var olan sosyal ve kültürel farklar ZÜMRE EDEBİYATINI doğurur.
c. Bir sanat eseri olan resim ya da minyatür ait oldukları döneminZİYNİYETİNİ yansıtabilir.
b. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(Y ) Tanzimat edebiyatı Türk edebiyatı dö nemlerinden biridir.
( D ) Her edebî dönemde belirli bir zihniyet vardır.
( D ) Yüksek zümre edebiyatı İslami dö nemde ortaya çıkar.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
-
Aşağıdakilerden hangisi Türk edebiyatının dönemlere ayrılmasındaki ölçütlerden birisi değildir?
- Dil
- Din
- Yeraltı kaynakları
- Siyasi olaylar
E) Tarihî olaylar
2. Aşağıdakilerden hangisi Türk edebiyatının dönemlerinden biri değildir?
- İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
- İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
- Köktürkler etkisinde gelişen Türk edebi yatı
- Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
E) Millî Edebiyat
Edebiyat – tarih ilişkisi hakkında düşündüklerim:
Edebiyat ile yaşanılan sosyal çevre arasında sıkı bir ilişki vardır. Toplumların sosyal ve kültürel alanlarındaki değişimler ister istemez sanat ve edebiyata da yansır. Türk edebiyatı, dünya edebiyatları içinde tarihi en eski olanlardan biridir. Sözlü edebiyatımızın başlangıcı bilinmemekle beraber M.Ö.VII. yüzyıllara kadar gitmektedir. Yazılı edebiyatımız ise elimizdeki belgelere göre M.S. VIII. yüzyıldan itibaren başlamaktadır. Türk edebiyatının baş langıcından günümüze kadar geçen süre içinde, Türk milletinin sosyal, kültürel hayatında, inançlarında bazı önemli değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler edebiyatımızı da etkilemiştir. Bütün bunlar incelenirken edebiyatçı tarihten yardım almak zorundadır. Bu yüzden edebiyat ile tarih arasında çok yakın bir ilişki vardır, diye biliriz.
2. ÜNİTE [Sayfa 22 – 41 Arası]
2. ÜNİTE
DESTAN DÖNEMİ
1-DESTAN DÖNEMİ
HAZIRLIK
-
Olağanüstü ve sıra dışı kavramlar sizin için neyi ifade ediyor? Çevrenizde sıra dışı olay lara şahit oldunuz mu? Tartışınız. Sonuçları söyleyiniz.
Olağanüstü kelimesinin karşılığı alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalâde demektir. Çevremizde bazen sıra dışı olaylara şahit olabiliriz. Bu benzerlerinden farklı olarak bir deprem, sel felaketi gibi tabi afetler olacağı gibi bir insanın hiç ummadığı anda bir olayın başında geçmesi veya bu olaya şahit olması da bir olağanüstülük olabilir.
-
Tanık olduğunuz sıradan olayların abartılarak olağanüstü şekilde anlatıldığı oluyor mu? Sözlü olarak belirtiniz.
-
Farklı uygarlıklarda destan dönemi yaşanmış mıdır? Araştırınız. Bu destanlardan
birkaçını sınıfa getiriniz.
Evet yaşanmıştır. Milletlerin ilk edebî ürünleri destanlarıdır. Bu nedenle destan bir milletin ilk edebî ürünüdür, diyebiliriz. İranlıların, Yunanlıların, Çinlilerin destan dönemleri yaşanmıştır.
-
“Mit” kavramını araştırınız. Türk kültürüne ait mitleri aşağıya yazınız.
Mit; çok eski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları Tanrı’ların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayatından bahseden hikâyelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mit macerası vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mit toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Destanlarda bu mitolojik ögelere çok sık rastlanır. Mitleri inceleyen bilim dalına ise mitoloji denir.
Türk destanlarında karşımıza çıkan başlıca mitler:
1-IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir. Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar. Şamanist inanca göre yerden on yedi kat göğe doğru gittikçe aydınlanan bir nur âlemi vardır ki bunun on yedinci katında bütün göz kamaştırıcı ışığıyla Türk Tanrı’sı oturur. Yeryüzünde iyilik yapan ruhlar da bir kuş şeklinde bu nur âlemine uçarlar.
2-RÜYA: Destanın bütününü etkileyen ve destan kahramanlarının hareket alanını belirleyen bir motiftir. Bir mücadele üzerine kurulu destanlarda kazanılacak başarı veya yaşanacak bir felaket düş yoluyla önceden öğrenilir. Kadercilik anlayışı düş motifiyle destanlarda işlenir.
3-AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol. İnsanlığın yaratılışı hakkındaki Türk düşüncesine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
4-KIRKLAR: Bu motif, kahramanlar etrafındaki gücü temsil eder. Kırk sayısı bazı eşya ve davranışları sınırlar. Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümesi, konuşması gibi. Kırk sayısı görünmez âleminden gelen koruyucu, güç verici kutsiyete erişmiş şahısları da simgeler.
5-AT: At destanlarda önemli bir konuma sahiptir. Bunun temelinde göçebe kültürün yarattığı zorlayıcı koşullar vardır. Ata bir tür dinsel totem özelliği kazandıran Şamanist inançtır. At, kahramanın başarıya ulaşmasında en etkin güçtür. Sahibini korur, ona yol gösterir, tehlikelere karşı uyarır.
6-OK-YAY: Destanlarda maden isimlerinin sıkça geçmesi Türklerin savaşçı bir ulus oldukları kadar savaş aracı üretmede de usta olduklarını gösterir. Destanlardaki maden isimleri tamamıyla Türkçedir. Bu da Türklerin çok eskiden beri madencilikle uğraştıklarının delilidir. Ok- yay motifi destanlarda sadece savaş aracı olarak geçmemiş, Türk üstünlüğünü ifade etmiş, hukuki bir sembol haline gelmiştir.
7-MAĞARA: Bu motif destanlarda sığınak ve ana karnını temsil eder. Bazen de ilahî buyruğun tebliğ edildiği yer olarak karşımıza çıkar.
8-AKSAKALI İHTİYAR: Destanlarda hakanların akıl danışıp öğüt diledikleri güngörmüş yaşlılar vardır. Derin tecrübeli bu kimseler, genç hakanlara yol ve iz gösterirler. Bu, Türklerin âlimlere mukaddes insan gözüyle bakıp ilme değer verdiklerini gösterir.
9-YADA TAŞI: Bu taş destanlarda millî birlik ve bütünlüğü, halkın mutluluğunu ve devletin idealini temsil eder. Bu taş ülkeden çıkarıldığında birlik ve bütünlük bozulur ve kıtlık baş gösterir.
İNCELEME
İNCELEME
Yakut Türkleri
İlk insan, nereden geldiğini düşünmüş ve bu konuda gün geçtikçe kafasını yormaya başlamış. Nasıl doğdum, nasıl dünyaya geldim diye, hep düşünür gezermiş. Artık bir gün kendi kendine şöyle söylen meye başlamış: “Eğer gökten düşseydim o zaman kar ve buzla örtülü ve buzdan bir adam olurdum. Güney, kuzey, doğu veya batı yönlerinden birinden gelseydim o zaman ben de ağaç ve çayırların izleri olur ve bunlar da rüzgârlarla uçuşurdu. Yok yerin en derinliklerinden gelseydim elbette ki o zaman çamur ve toz içinde kalırdım!” İlk insan işte böyle düşüne düşüne kalakalmış. En sonunda şu karara varmış. Demiş ki, beni doğursa doğursa yine Büyük Ana Kübey Hatun doğurmuş olmalıdır. Çünkü onun içinde bulunduğu ağacın göğsünden sütler akar. Bu sebeple ilk insan, hayat ağacının karşısına gitmiş ve şöyle demiş: “Beni doğuran ana sen olmalısın! Beni yaratıp meydana getiren ana sen olmalısın!” Ağaç ilk insana, ilk insan da ağaca bakmış ve sonunda adam, bu ağacın kendi annesi olduğunu anlamış ve şöyle demiş: ” Ben yetim bir çocuk iken sen beni büyüttün! Ben küçük bir çocuk iken sen beni adam ettin!”
Ali ÖZTÜRK
1. Etkinlik
Yukarıdaki destan Yakut Türklerine aittir. Metinde insanoğlunun türeyişiyle ilgili inanış ve “Hayat Ağacı” miti verilmektedir. Bu destandan mitlerin doğusuyla ilgili çıkarımlarda bulunarak bunları aşağıya yazınız.
MİTLERİN OLUŞUMU
Mitlerin geniş açıklayıcı özellikleri oluşumlarını belirli bir oranda muğlâklaştırmaktadır. Mitlerin kültürel ihtiyaçları karşılamak amacıyla oluştuğuna (veya oluşturulduğuna) dair bir kanı ortaya atılmıştır.
Mitler kabile, şehir veya millet gibi kültürel kurumları evrensel hakikatlere bağlayarak yetkilendirebilir (bunlara yetki verebilir).
Tüm kültürler kendi dinleri, kahramanları, tarihleri ve benzeri unsurlarına ilişkin anlatıları barındıran kendi mitlerini zamanla geliştirmişlerdir. Bu mitlerin barındırdıkları sembolik anlamların gücü uzun süreler boyunca canlı kalabilmelerinin (bazen binlerce yıl boyunca) ana sebeplerindendir.
Mitlerin bir toplamı, bütünü mitos olarak adlandırılır. Bunların (mitosların) bir toplamı, bütününe ise mitoi denir. Bunun önemli bir türü bir kültürün evrenin nasıl yaratıldığına ilişkin görüş ve inançlarını açıklayan ve tanımlayan
yaratılış mitleridir.
ANLAMA VE YORUMLAMA
2. Etkinlik
a. Aşağıdaki destan dönemine ait temsilî resimleri inceleyiniz. Resimler hakkındaki düşüncelerinizi boş bırakılan yerlere yazılı olarak ifade ediniz.
Destanlar, ulusların, özellikle tarih yazımının henüz yaşam bulmadığı dönemlerine ışık tutmaları bakımından önemlidirler. Ayrıca, ulusların tarih sahnesine çıkışlarını, komşularıyla olan ilişkilerini ve kendi kültür dokularını var eden değerleri anlamak bakımından da önemli kaynaklardır. Bu resimler, destan döneminde hâkim olan zihniyeti ortaya koymaktadır. Destan döneminde kahramanlık önemli bir öge olduğu için genel olarak bu resimlerde savaş ve savaşta kullanılan ya da gücü temsil eden varlıklar sıra dışı olarak resmedilmiştir.
b. “Destan dönemi ifadesiyle destanların ortaya çıktıkları zaman dilimi kastedilir.” Okuduğu nuz destandan da faydalanarak destan dönemindeki zihniyet ve beğeninin özelliklerini sözlü ola rak ifade ediniz.
Destanlar; tarih, düşünce ve sanat bakımından büyük değer taşırlar. Tarihi aydınla tır, düşünce ve sanata kaynak oluştururlar. Bilimsel tarih araştırmaları yanında, ta rihi olaylar karşısında halkın duygu ve düşüncelerini yansıtırlar. Des tanlar halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarih lerdir.Destan kahramanlarının doğaüstü özellikler göstermesi, olayların olağanüstülük lerle anlatılması destanların gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatları nı; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz.
3. ETKİNLİK
“Destan dönemi ve mit” sözcüklerini aşağıdaki açıklamalara uygun olarak kutucuklara yer leştiriniz.
Yazılı edebiyat ürünlerinin olmadığı dönem. SÖZLÜ DÖNEM
Tarih öncesine dayanan efsane. MİT
Tarih öncesi çağlarda tanrı veya yüceltilmiş insanlar hakkın da zamanla inanış hâline gelen efsane. MİT
Milletlerin tarih öncesi maceralarının anlatıldığı devir. SÖZLÜ DÖNEM
4. Etkinlik
a. İki gruba ayrılınız.
b. Farklı kavim ve milletlerde destan döneminin yaşanıp yaşanmadığını belirtiniz ve bu konu-
da birer yazı hazırlayınız. Sonuçları sınıfta okuyunuz.
İRAN MİTOLOJİSİ
İran mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz’den Hoten’e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir. Yaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname İran mitolojisinin derlemesi konumundadır.
İran mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı İran mitolojisindeki hikâye, figür ve çeşitli motiflere de yansır.
İran mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem’dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak’tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak’ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi İran mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. İran mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz İran mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma’dır.
ÇİN MİTOLOJİSİ
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang’ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin’i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui’yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.
Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; “Yin – Yang” olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde “Denge” sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang’da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.
Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgârlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.
Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.
Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, “yaşam enerjisi” olarak izah edilebilir. Ve Çi’yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.
Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrı’ların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgâr ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang’lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar
YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisi, Yunan Tanrı’ları, Tanrıçaları ve kahramanları hakkındaki hikâyelerden oluşan sözlü edebiyatla yaratılmış ve yaygınlaşmış bir mitolojidir. Günümüzde bu mitoloji hakkındaki bilgilerimizi bu sözlü edebiyatın yazılı hallerinden alıyoruz.
Genel olarak Yunan mitolojisi
Yakın Doğu‘daki diğer uygarlıkların mitolojilerinden fazlasıyla etkilenmiştir. Kendisi de daha sonraki
Roma mitolojisinifazlasıyla etkilemiştir. Yunan mitolojisindeki efsanelerde çoğu eski Yunan Tanrı’ları insan şeklindedir.
Sfenks gibi bazı istisnalar da zaten
Yakın Doğu ya da
Anadolukaynaklı karakterlerdir. Yunan Tanrı’larının yaratılış hikâyeleri olabilir; ama onlar yaşlanmazlar. Tanrı’lar nerdeyse tüm hastalıklara dirençlidir. Ancak bir o kadar da narinlerdir. Bir savaşta bağırış çağırış savaşırlar, bir yara alınca hemen yardım ister, uçar, kaçarlar. Hekim Tanrı’nın yaralarına merhem sürmesiyle iyileşiverir, gene aslan gibi kükrerler. Ayrıca görünmez olabilir, uzak mesafeleri çok kısa zamanda seyahat edebilir, bir insan topluluğu içinde sadece birine görünüp konuşabilirler. Her Tanrı’nın ayrı bir görünüşü, kişiliği, ilgi ve uzmanlık alanı vardır. Bu özellikler yöresel olarak da değişmektedir.
Yunan Mitolojisi 12 Tanrı’yı esas almıştır. Özel seçilmiş 12 Tanrı’ (ki bu 12 Tanrı, 6 kadın ve 6 erkekten oluşur)
Olimpos Dağı‘nda otururlar, dünyayı ordan izleyip idare ederler. Bu 12 sayısı hiç bozulmaz, bir Tanrı eklenirse bir başkası bu listeden çıkar. Şimşeklerin efendisi
Zeus nice savaşlar vererek yönetimi babası
Kronos ve onun yardakçıları
titanların elinden almış, 3 erkek kardeşiyle dünyayı bölüşmüştür. Çekilen kuraya göre gökyüzü Zeus’a, denizler
Poseidon‘a, yeraltı da
Hades‘e düşer. Herkes görev dağılımından sonra Olimpos’a çıkar ve dünyayı yönetmeye başlarlar.
c. Sınıfa getirdiğiniz farklı uygarlıklara ait destanlardan birkaçını okuyunuz. Bu destanlarla
inceleme metninde okuduğunuz destanı karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(D ) Farklı milletlerde ve kavimlerde destan dönemi yaşanmıştır.
(D ) Destanlar tarihin henüz yazıya geçiril mediği döneme aittir.
(D ) Destan dönemine ait bir edebî eseri anlamak için dönemin zihniyet özellik lerini bilmek gerekir.
2. Aşağıdaki cümlelerden hangisi mitlerin ortaya çıkışını tam olarak ifade eder?
- Mitler yaşanmış olaylardan doğar.
- İnsanlar hayal kurma eğilimindedir.
-
Tarihteki büyük kahramanlıklar mitlere kaynaklık eder.
-
Milletlerin başına gelen büyük felaketler mitleri ortaya çıkarmıştır.
E) İnsanoğlu nedenini bulamadığı, etkisinde kaldığı bazı olayları olağanüstü güçlere bağlama eğilimindendir.
b. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi destan döneminin özelliklerinden birideğildir?
- Mitolojik ögeler bu dönemde ortaya çık mıştır.
- Olağanüstü olaylar ve kişiler vardır.
- Bütün destanlar ortaya çıktıkları dönem de kaleme alınmışlardır.
- Destanlar ait oldukları milletlerin özellik lerini taşır.
E) Edebî bir tür olan destanın temeli bu dönemde atılmıştır.
c. Aşağıdaki boş bırakılan yeri uygun sözcükle doldurunuz.
Destan döneminde SIRADIŞILIĞA-OLAĞANÜSTÜLÜĞE-MİTOLOJİYE özgü özellikler hayata hâkimdir.
2. ÜNİTE
SÖZLÜ EDEBİYAT
2. SÖZLÜ EDEBİYAT
HAZIRLIK
-
Yazı olmasaydı duygu ve düşüncelerinizi nasıl ifade ederdiniz? Tartışınız. Sonuçları madde ler hâlinde tahtaya yazınız.
Yazı olmasaydı duygu ve düşüncelerimizi konuşarak ya da çizerek ifade ederdik. Söz yazıya dökülmeyince kalıcı olmaz. Bu nedenle yazı olmasaydı geçmişimize yabancı kalırdık. Medeniyet kuramazdık. Teknolojik gelişmeler yaşayamazdık. Resim ise sınırlı sayıdaki duygularımızı ifade eder. Bu yüzden yazı duygu ve düşüncelerimizin kalıplaşmış halidir.
-
Türk toplumunda sözlü edebiyat hangi dönemde başlamış olabilir? Sözlü edebiyatın başladığı dönemde Türklerin yaşam biçimini belirleyen en önemli unsurlar nelerdir? Araştırınız. Sonuçları sınıfta belirtiniz.
Türk toplumunda sözlü edebiyat ilk insanla birlikte başlamıştır. Çünkü Türk anaları çocuklarını büyütürken uyaklı, ölçülü ninniler söylemiştir, babalar çocuklarına destanlar anlatmıştır. Bu yüzden ilk Türk ailesi ile birlikte sözlü edebiyat başlamıştır. Biz bugün sözlü edebiyatı ilk yazılı metinlerimin yazıldığı 8.yüzyıla kadar getiriyoruz.
Bu dönemde Türklerin yaşam biçimlerini belirleyen en önemli unsurlar: avcılık, ata bilicilik, savaş ve yerleşik hayat olmadığı için göçtür.
İnsanlar ilk çağlarda toplum ve doğa olaylarını anlamakta güçlük çektiler. Her olay onlara önce Tanrı’yı düşündürdü: Gök gürlemesi Tanrı’nın hiddetiydi. Yıldırımlar, kasırgalar, susuzluklar Tanrı’nın insanlara verdiği cezalardı. İnsanlar her doğa ola yını korkuyla karışık bir hayranlıkla izledi.
Zengin bir hayal dünyası olan ilk insanlar, önemli gördükleri her olayı, olağanüstü olay ve hayallerle süsleyerek birbirlerine anlattılar.
Yeni olaylarla zenginleşen destanlar, halk arasında yayılarak ortak bir eser haline geldi. Destanları anlatan her yeni ağız destanlara yalnız bir olay değil, dil ve söyleyiş güzelliği de kattı. Destanlar, başlangıçta manzum oldukları, ezgiyle söylendikleri için halk dilinde uzun süre yaşayabildi.
Destanlar, birçok doğa olayının çözüme ulaştığı dönemlerde bile yer yer önemini koruyarak köklü bir destan geleneğinin oluşmasını sağlamıştır. Zamanla, destan gelenekleri zenginleşen ulusların, destan şairleri yetişmiştir.
Her ulusun ilk edebî ürünleri, sahip oldukları destanlarıdır. Bu nedenle destanlar uluslar için önemli türlerdir.
-
Mitolojik dönemlere ait resimler bulunuz ve bunları sınıfa getiriniz.
-
İki gruba ayrılınız. Birinci grup; mitolojiyi, mitolojik ögeleri ve bunların oluşma nedenlerini; ikinci grup Türklerdeki mitolojik unsurlarla diğer uygarlıkların mitolojik unsurları arasındaki ben zerlik ve farklılıkları araştırsın.
İNCELEME
Ergenekon Destanı
Köktürk ilinde Oğuz Han soyundan İl Han Kağan oldu.
Türk illerinde Köktürk oku ötmeyen, Köktürk kolu yetmeyen yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek Köktürklerden öç almaya yürüdüler. Düşman geldi, vuruş başladı. On gün vuruştular. Köktürkler üstün geldi.
Bir gün bütün illerin hanları ve beğleri av yerinde konuştular. Köktürklere hile yapmazsak, işimiz yaman olur, dediler. Tan ağarınca baskına uğramış çeri gibi, ağır yüklerini, kötü mallarını bırakıp kaçtılar. Türkler “Bunların vuruşma güçleri bitti, kaçıyorlar” deyip arkalarından varıp yetiştiler. Düşmanlar Köktürkleri görünce birden geri döndüler, vuruştular. Düşmanlar galip geldi.
(Köktürk Hanı) İl Han’ın oğulları çoktu. Savaşta hepsi öldü. Kayan adlı bir küçük oğlu vardı. O yıl evlendirmişti. İl Han’ın Tukuz adlı bir de yeğeni vardı. Bu ikisi bu yerdeki kişilerin ellene düşmüşlerdi. O gün olduktan sonra bir gece ikisi kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp gelen dört maldan (deve, at, öküz, koyun) çok buldular.
Eğer ile varalım dersek, dört taraftaki illerin hepsi bize düşman. İyisi olur ki dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip (oturalım) deyip dağa doğru sürülerini sürüp gittiler.
(Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar.)
Vardıkları yerde akan sular, çeşmeler, türlü otlar, meyveli ağaçlar, türlü türlü avlar vardı. O yeri görünce Tanrı’ya şükürler kıldılar. Hayvanlarının, kışın etini yediler, yazın sütünü içtiler, derisini giydiler.
O yere Ergenekon adını koydular. Burada bu ikisinin çocukları çoğaldı. (Kaya’nın çocukları Kayat, Turkuz’un çocuklarının bir kısmına Tukuzlar, bir kısmına Türülken dediler.)
Dört yüz yıl sonra Ergenekon’da kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki sığmadılar. Bu sebepten bir yere toplanıp oturup konuştular. Dediler ki atalarımızdan işittik. Ergenekon’un dışında geniş yerler, güzel yurtlar olurmuş. Bizim yurdumuz eskiden o yerlerde imiş… Dağların arasında yol izleyip bulalım. Göçüp çıkalım. Her kim bize dostum derse onunla görüşelim. Düşmanlarla güreşelim dediler.
Hepsi bu sözü beğenip çıkmaya yol izlediler, bulamadılar. (O zaman) bir demirci dedi ki “Burada bir demir madeni var. Yalın kata benziyor. Şunun demirini eritsek bir yol olurdu.” Varıp o yeri gördüler. Bu sözü de beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın üstünü, arka yanını, her yanını (böylece) doldurduktan sonra yetmiş deriden körük yapıp yetmiş yerde kur dular. (Ateşleyip) körüklediler.
Tanrı’nın gücü ile ateş kızdıktan sonra demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıka cak kadar yol oldu. O günü, orayı, o saati belleyip dışarı çıktılar. O günden beri Köktürkler’de âdet olmuştur. O günü bayram sayarlar. Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. (Önce) Han, bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra Beyler de öyle yapar, bu günü mukaddes bilirler.
Nihat Sami BANARLI Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
1. Etkinlik
a. Sözlü edebiyat ürünlerinin toplumun ortak değerlerini yansıttığı düşüncesini dikkate alarak metindeki destan dönemi zihniyeti ve yaşam biçimi hakkındaki düşüncelerinizi sözlü olarak ifade ediniz.
Destan döneminde insanlar demircilik uğraşıyorlar, avcılıkla yapıyorlar, ata biniyorlar. Kahramanlık göstermek bu dönemin en dikkat çekici unsurudur. Bütün bu sayılanlar destan dönemi zihniyeti ortaya çıkarıyor.
b. Hazırlık bölümünde yaptığınız araştırmaları sınıfta sununuz. Buna göre gruplar olarak mitolojik ögelerin oluşma nedenini, Türklerdeki mitolojik unsurlarla diğer uygarlıkların mitolojik unsurları arasındaki benzer ve farklılıkları tartışınız. Sonuçları grup sözcüleriniz aracılığıyla söyleyiniz.
Daha önceki konuda bu konu hakkında bilgi verildi.
c. Sözlü edebiyatla mitoloji arasında bir ilişki var mıdır? Sözlü edebiyat ne zaman oluşmaya başlamıştır? Tartışınız. Sonuçları defterinize yazınız.
ANLAMA VE YORUMLAMA
2. Etkinlik
“İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır, mitolojik öğelerin oluşmasını sağla mıştır.” Sınıfınıza getirdiğiniz mitolojik dönemlere ait resimleri ve incelediğiniz metni de dikkate alarak mitolojik ögelerin sözlü edebiyat döneminin sanatını ve dilini nasıl zenginleştirdiğini, bunun günümüze nasıl yansıdığını tartışınız. Sonuçları defterinize yazınız.
Bu resimlere baktığımızda destan metinlerinde anlatılan olağanüstülükleri bu resimlerde de görmekteyiz. Resimler sıra dışı ve doğaüstü güçlerle süslenmiştir.
3. Etkinlik
“Sözlü edebiyat, mitoloji” sözcüklerini aşağıdaki açıklamalara uygun olarak kutucuklara yer leştiriniz.
Başlangıçta bir sanatçı tarafından oluşturulmakla beraber ağızdan ağza yayılarak gelişir. SÖZLÜ EDEBİYAT
Doğrudan doğruya söz hâlinde meydana gelir. SÖZLÜ EDEBİYAT
Tarih öncesine dayanan efsaneleri inceler. MİTOLOJİ
Yazının olmadığı dönemde oluşan ve yazılı edebiyata kaynaklık eden edebiyattır.SÖZLÜ EDEBİYAT
Mitleri inceleyen bilimdir. MİTOLOJİ
4. Etkinlik
“Ürünlerde tabiat, kahramanlık, savaş, yurt sevgisi, ahlak, dinî inanışlar gibi konular ele alınmıştır. Şiirlerde eski Türklerin yaşayış, inanış, gelenek ve göreneklerinin yansıması görülür. Sözlü gelenek ve kültür hâkimdir.”
Sözlü edebiyat ürünleri toplumun ortak değerlerini yansıtır mı? Bir insan topluluğunda birey leri birbirine bağlayan değerler sizce nedir? Metinlerden ve yukarıdaki açıklamalardan faydala narak belirtiniz.
Sözlü edebiyat ürünleri toplumun ortak değerlerini yansıtır. Çünkü destanı toplum oluşturur. Bunu oluştururken destana kendinde olanı ekler. Bir insan topluluğunda bireyleri birbirine bağlayan değerler: kültür, gelenek, din, dil… gibi unsurlardır.
DEGERLENDIRME
a. Aşağıda Türk, Yunan ve Çin destanlarıyla ilgili mitler verilmiştir. Bu mitlerin hangi ulusa ait olduğunu destanların karşısına yazınız.
Bozkurt: TÜRK Gök Kartal : TÜRK
Athena : YUNAN Zeus : YUNAN
Ejderha: ÇİN Demir : TÜRK
b. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. Aşağıdaki yargılardan hangisi sözlü ede biyat ürünlerinin özelliklerinden biri değil dir?
- Sözlü edebiyat ürünleri ortaya çıktıkları dönemde yazıya geçirilmişlerdir.
- Sözlü edebiyat mitolojik dönemde oluş maya başlamıştır.
- Sözlü edebiyat ürünleri dönemin yaşama biçimini yansıtır.
- Farklı kültürlerin sözlü edebiyat ürünleri ne etkisi daha azdır.
E) Sözlü edebiyat ürünleri toplumun ortak
değerlerini yansıtır.
2. I. Bozkurt
- Ağaç
- Işık
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Türklere ait mitolojik ögedir?
A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III D) II ve III E) I, II ve III
c. Aşağıdaki boş bırakılan yeri uygun sözcükle doldurunuz.
Ortak değerler bir insan topluluğundaki BİREYLERİ birbirine bağlar.
Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiir)
a- Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiir)
HAZIRLIK
-
Eski Türklerdeki ozan, şaman, kam, baksı hakkında araştırma yapınız. Sonuçları sınıfa sununuz.
Eski Türklerde kam, oyun, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik usta lıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir. Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları iyileştirme görevi de üstlenirlerdi.
-
Günümüz şairleri ve ozanları toplum üzerinde ne kadar etkilidir? Düşüncelerinizi sınıfta sözlü olarak ifade ediniz.
Şairler toplumun duygularını dile getirdikleri için toplum üzerinde etkileri vardır. İnsan kendi duyguları dile getiren şairleri sahiplenir. Onun düşüncelerine önem verir. O şair yaptığını yapmaya çalışır. Bu nedenlerle şairler ve ozanların toplum üzerinde etkisi vardır, diyebiliriz.
İNCELEME
1. metin
1.ETKİNLİK
Alp Er Tunga sagusunun temasını bulunuz ve tema hakkındaki düşüncelerinizi açıklayınız. Şiirin size hissettirdiğini aşağıdaki bölüme yazınız.
Alp Er Tunga sagusunun teması ölümdür. Ölüm teması insanları hüzünlendirir. Hele bu ölen çok sevilen bir insansa ülkenin genelinde bir hüzün hakim olur. Saguda ise halk tarafından çok sevilen bir kişi olan Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine halkın içinde bulunduğu durum tasvir edilmiş, ülkenin her tarafında bir yasın olduğu vurgulanmıştır. Çok sevilen bir kişilik olunca da hüznün boyutu artmıştır. Saguyu okuyunca bu hüznü bugün biz de hissediyoruz. Çünkü bir insanın ölümü -bu insan kim olursa olsun- insan olanı hüzünlendirir.
2.ETKİNLİK
Sagunun ahenk unsurlarını yazınız.
SAGU
|
|
Kafiye |
1.Dörtlükte “l”ler yarım kafiye, 2. Dörtlükte “r”ler yarım kafiye, 3. Dörtlükte “r”ler yarım kafiye, 4. Dörtlükte “r”ler yarım kafiye, 5. Dörtlükte “v”ler yarım kafiye, 6. Dörtlükte “n”ler yarım kafiyedir. |
Redif |
1.Dörtlükte “di mü”ler redif, 2. Dörtlükte “gurup”lar redif, 3. Dörtlükte “leyü”ler redif, 4. Dörtlükte “tedi”ler redif, 5. Dörtlükte “redi”ler redif, 6. Dörtlükte “çıdı”lar redif. |
Söyleyiş |
Şiir dörtlüklerle söylenmiştir. |
Ritim
|
Şiirde ritim 4+3 durakla ve hece ölçüsüyle sağlanmıştır. |
3. Etkinlik
Şiirdeki deyimleri ve söz sanatlarını bularak birer cümlede kullanınız. Söz sanatlarının şiire katkısını belirtiniz.
Deyimler: öç almak, beti benzi sararmak, yaka yırtmak, feryat etmek, için için yanmak…
Söz sanatları: “Alp Er Tunga Öldi mü” istifham, “ödlek öçin aldı mu” teşhis, “emdi yürek yırtılır” mübalağa, “kürküm angar türtülür” teşbih, “ulşıp eren börleyü” teşbih, “sırkıp üni yurlayu” teşbih, “könglüm için örtedi” mübalağa, “tün kün keçip irtelür” tezat, “ödlek kamug köfredi” teşhis, “ajun anı yançıdı” istiare…
3.Metin
4. Etkinlik
Yukarıdaki koşukların temasını bulunuz ve tema hakkındaki düşüncelerinizi açıklayınız. Şiirlerin size hissettirdiğini aşağıdaki bölüme yazınız.
1. koşuk: Kahramanlık teması
2. koşuk: Sevgiliye duyulan aşk teması
3. koşuk: tabiat teması
4. koşuk: Yiğitlik teması işlenmiştir.
Koşuklarda işlenilen temalar göz önüne alındığında, koşuklar bir kahramanlık ya da sevinç anında söylenen şiirler olarak karşımıza çıkmaktalar. Bu şiirleri okuyunca insanın içinde genel olarak bir sevinç ve cesaret duyguları uyanmaktadır.
5. Etkinlik
Koşukların ahenk unsurlarını yazınız.
KOŞUKLAR
|
|
Kafiye |
1.Dörtlükte “r”ler yarım kafiye, 2. Dörtlükte “r”ler yarım kafiye, 3. Dörtlükte “z”ler yarım kafiye, 4. Dörtlükte “g”ler yarım kafiye |
Redif |
1.Dörtlükte “uldı”lar redif, 2. Dörtlükte “tadım”lar redif, 3. Dörtlükte “ildi”ler redif, 4. Dörtlükte “radım”lar redif |
Söyleyiş |
Kuşuklar dörtlüklerle ve sade bir dille söylenmiştir. |
Ritim |
Kuşuklarda ritim 4+3 durak ile ve hece ölçüsüyle sağlanmıştır. |
6. Etkinlik
Şiirdeki deyimleri ve söz sanatlarını bularak birer cümlede kullanınız. Bu sanatların şiire ne gibi katkıları vardır?
Deyimler: yarasını deşmek…
Söz Sanatları: “süsi otun oruldı” teşbih, “Kançuk kaçar ol tutar” istifham, “yağmur kipi kan saçar” teşbih, “öküş yatıp üzüldi” teşhis, “aslanlayu kökredim” teşbih, “emdi beni kim tutar” istifham…
ANLAMA VE YORUMLAMA
7. Etkinlik
İncelediğiniz sagu ve koşuk metnini, aşağıdaki tabloda verilen özelliklere göre karşılaştırınız.
|
SAGU
|
KOŞUK
|
Ritim |
Hece ve 4+3 durak ile sağlanmış. |
Hece ve 4+3 durak ile sağlanmış. |
Söyleyiş |
Dörtlüklerle ve sade bir dil kullanılmış. |
Dörtlüklerle ve sade bir dil kullanılmış. |
Ses |
Öldi mü> öldü mü, öçin> öcün gibi ses değişimleri var. |
Kuruldı>kuruldu, çeçek>çiçek gibi ses değişimleri var. |
8. Etkinlik
İki gruba ayrılınız. Birinci grup olarak sagudan, ikinci grup olarak da koşuklardan hareketle dönemin yaşayış, inanış, gelenek ve görenekleriyle ilgili çıkarımlarda bulununuz ve bunları karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Göçebe bir hayat yaşam var.
İnsanlar tek tanrılı bir dine inanıyor.
Avcılıkla geçimlerini sağlıyorlar.
Savaşta gösterilen başarıları kutluyorlar.
Baharın gelmesini sevinçle karşılıyorlar.
9. Etkinlik
Araştırmalarınızdan da faydalanarak eski Türklerde şairlerin görev ve işlevlerini açıklayınız.
ESKİ TÜRKLERDE ŞAİRLERİN (KAM, BAKSI, OZAN, ŞAMAN) GÖREVLERİ
Şaman dininin ayin ve törenlerini yapan, ruhlarla insanlar arasında aracılık eden kişiye Şaman denir. Şaman sözcüğü Türkçe kökenli değildir. Türkler Şaman yerine kam sözcüğünü kullanırlardı. Avrupa’da 18. yüzyılda kabul edilen Şaman sözcüğü, Rusların, Kuzey Sibirya’da Tunguzlardan öğrendiği bir sözcüktür. Aslında bu sözcüğün kökeni hâlâ tartışmalıdır. Bazı bilim adamları sözcüğün Pali dilinde bulunan “şamna” olduğunu, Sanskritçe’de bulunan “çramana” ile aynı kökten geldiğini ileri sürüyorlardı. Bazıları da bu sözcüğün Mançuca olduğunu, “zıplayan, dans eden” anlamına geldiği görüşündeler. Bir başka teori de Şaman sözcüğünün Buda inanışına ait bir sözcük olduğudur. Firdevsi’nin Şehnâme’sinde geçen “Semen” (Buda rahibi) sözcüğü dolayısıyla Şaman sözcüğünün Hindistan kökenli olduğu söylenir.
Kasgârlı Mahmut’tan öğrendiğimize göre kamlar, Müslüman Türkler zamanında da unutulmuş değil. Divan-i Lugat-it Türk’te “Kamlar kamik arvisti: kamlar (ayin sırasında) anlaşılmayan bir takım sözler söyledi.” gibi cümlelere rastlanmaktadır. Benzer biçimde Balasagunlu Yusuf Has Hacib, “Kutadgu Bilig” adlı eserinde kamlarla hekimleri (otacıları) bir tutmuş, ikisini de insanlar için yararlı işler yapan kişiler olarak göstermişti. Bir yerde şöyle der: “Kerek tut otaçi, kerek kam, öligligke her giz asig kilmaz em. (Gerek hekim tut, gerekse kam, eceli gelene ilaç fayda etmez.)
Şaman (kam), Tanrı’lar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma gücüne sahip olan kişidir. İnsan, ufak tefek ruhlara, aileyi koruyan ateş ve iyi yer-su ruhlarına bizzat kurbanlar ve saçılar sunabilirse de, kuvvetli, hele kötü ruhlara doğrudan başvuramaz. Kötü ruhlar insanların en büyük düşmanlarıdır. İnsanlara ve hayvan sürülerine hastalık göndermek suretiyle kurban isterler. Bunların istediklerini yerine getirmek gerekir. İnsanlar onların ne istediklerini bilmezler. Ne istediklerini ancak gücünü göklerden ve atalarının ruhlarından alan Şamanlar bilir.
Şamanlık bilgisi öğrenmekle elde edilemez. Şaman olmak için belli başlı bir Şamanın neslinden olmak gerekir. Kimse Şaman olmayı istemez, ancak geçmiş ataların ruhundan biri, Şaman olacak torununa musallat olur; onu Şaman olmaya zorlar. Bu hale Altaylılar “töz basıp yat” (ruh basıyor) derler. Ata ruhu musallat olan adam Şamanlığı kabul etmezse deli olur.
Eski Türklerde kam, kaman, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik usta lıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir. Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları iyileştirme görevi de üstlenirlerdi.
10. Etkinlik
Sizce destan döneminde duygular daha çok nesirle mi yoksa şiirle mi dile getirilmiştir? Niçin? Düşüncelerinizi sözlü olarak ifade ediniz.
Destan döneminde duygular daha çok şiirle dile getirilmiştir. Çünkü şiir duyguları daha iyi yansıtır ve aynı zamanda şiirin ezberlenip akılda kalması daha kolaydır.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( Y ) Koşuk ve sagu İslami Dönem Türk Edebiyatı ürünüdür.
( Y ) Koşuğun halk edebiyatındaki karşılığı ağıttır.
( Y) Sagu ve koşukları söyleyen şairler bellidir.
b. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcükle doldurunuz.
Sagunun divan edebiyatındaki karşılığı MERSİYE
Koşukların nazım birimi DÖRTLÜK
Destan döneminde MİTOLOJİK ögeler hâkimdir.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türklerde şairlerin adlarından birideğildir?
A) Şaman B) Baksı C) Ozan D) Korkut E) Kam
2. “Eski Türk edebiyatında, sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıları anlatmak için söylenen şiir.”
Yukarıdaki tanım aşağıdakilerden hangi sinin karşılığıdır?
A) Sav B) Ağıt C) Sagu D) Türkü D) Sav
3. Koşukta aşağıdaki konulardan hangisi işlenemez?
- Sevgiliye duyulan aşk
- Gurbet
- Yiğitlik
- Tabiat
- Ölüm
4. Destan döneminin ve destanların önemi aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
- A”Koşuk” ve “sagu”larda işlenen temaların belirlenmesi
- Türklerin İslam öncesi yaşamına ve tari hine kaynak teşkil etmesi
- Türklerin hangi savaşlara girip çıktığı hakkında kesin bilgi verilmesi
- Türklerle ilgili hayalden arındırılmış ger çek bilgilerin verilmesi
E) Türklerin nüfusunun ve kurdukları devletlerin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi
5. Aşağıdaki dizilerden hangisinde Türk mi tolojisindeki ögeler birlikte verilmiştir?
- Bozkurt – ışık – kadın – at – kalem
- Ev – kadın – at – dağ – kağnı
- At – kadın – ışık – bozkurt – ağaç
- Ok – at – gemi – bozkurt – kadın
E) Ağaç – kadın – çadır – ışık – yol
Olay Çevresinde Oluşan Metinler (Destan)
b- Olay Çevresinde Oluşan Metinler (Destan)
HAZIRLIK
1. Olağanüstü ögeler içeren bir film izlediniz mi? Filmde olaylar nasıl anlatılmıştır? Açıklayınız.
- Sınıfa çeşitli roman ve hikâye kitapları getiriniz.
- Türk destanları hakkında bilgi toplayınız.
Destanlar bir milletin bütün varlığını: elemlerini, kederlerini, sevinç ve coşkunluklarını kısaca heyecanlarını hareketlendiren bütün duygu ve düşünce yapısını oluşturan zenginlik hazineleridir. Milletlerin millet olma yolundaki çabalarından izler taşır ve bu çabaların hatıraları ile geçmişle gelecek arasındaki zamanı canlı ve taze tutar. Bir çekirdek gibidir; dallanıp budaklanması, çiçek ve yaprak açması, ürünlerini tazeleme imkânlarına sahip bulunması gibi çekirdeğe has süreklilik ve enerji kaynağı oluş hali, destanlarda da vardır. Bu bakımdan destanlar, milletlerin geçmişlerindeki diri ve canlı emellerin belirli ülkeler halinde geleceğe aktarılmasında birinci derecede önem taşıyan yazılı veya sözlü belgelerdir.
TÜRK DESTANLARI
Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde “destan” terimi birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır.
Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevîlerin bir bölümü ve manzum hikâyeler, Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma veya mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal,tarihi, acıklı veya gülünç olayları tahkiye tekniği ile çeşitli üslûplarla aktaran nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını , gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve çeşitli olay ve nesnelerle ilgili sebep açıklayan ve Batı Edebiyatında “epope” terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde “destan” adı ile anılmaktadır.
Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikâyeleridir.
Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler. Destanlarda tarihî olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir. Eski hatıralarla birleştirilerek tarihi gerçekmiş gibi anlatılırlar. Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü, hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır.
Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşçılık yanında verdiği sözde durma , acizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma, yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve kabullerdir.
Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı, Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebeb açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır.
İlk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadır.
Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, hatıra, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır. Türk tarihine ana hatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. İlk anayurt olan Orta Asya hiç bir zaman terk edilmemiştir. Türk halkları ilk anayurt olan Orta Asya’dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve bugün yedi Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukta ve çeşitli devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır.
Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır. Bu sebeple Türk destanları da tarihî ve coğrafî çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak çeşitlenmiştir.
- Doğal destan ve yapma destan kavramlarını araştırınız.
Doğal Destan: Yazarı belli olmayan, halkın meydana getirdiği destanlardır. Bunlar daha sonra bir şair tarafından yazıya geçirilmişlerdir.
Yapay Destanlar: Bu destanları oluşturanlar bellidir. Bir şair tarafından doğal destana benzetilerek yazılır. Şair kendi milletinin tarihinden çıkmış olaylara kendi duygu ve düşüncelerini de katarak destanlaştırır. Bu şekle yapay destan denir.
- Türk destanları dışında başka milletlerin destanları da var mıdır? Araştırınız.
Sümer Destanı Gılmamış
Yunan Destanları İlyada ve Odissea
İran Destanı Şehnâme
Fin Destanı Kalevala
Hint Destanı Mahabharata ve Ramayana
Alman Destanı Nibelungen
İngiliz Destanı Boewulf
Rus Destanı İgor
İspanyol Destanı Le Cid
Fransız Destanı Chansen de Röland
Japon Destanı Şinto
İNCELEME
1.ETKİNLİK
a. Oğuz Kağan Destanı’nın olay örgüsünü ve özelliklerini, mekânını ve zamanını aşağıya yazınız.
Oğuz Kağan’ın doğumu
Oğuz Kağan’ın büyümesi
Oğuz Kağan’ın gergedanı öldürmesi
Oğuz Kağan’ın evlenmesi
Oğuz Kağan’ın çocuklarının olması
Oğuz Kağan’ın beyleri bir araya toplaması
Oğuz Kağan’ın rüya görmesi
Oğuz Kağan’ın çocuklarını doğuya ve batıya göndermesi
Oğuz Kağan’ın ülkeyi çocuklarına paylaştırması
Mekân
Mekan olarak Orman ismi geçmektedir.
Zaman
Zaman olarak “bu çağ” kavramı geçmektedir. Belli bir tarih ve dönem adı geçmemektedir. Sadece zamanı ifade eden sabah olunca, sabah, biraz sonra gibi zaman ifade eden kavramlar geçmektedir.
b. Zaman ne şekilde anlatılmıştır? Örnek vererek açıklayınız.
Metindeki olaylar ve zaman çok hızlı geçmektedir. Zamanın hızlı geçmesi destanların önemli özelliklerinden biridir.
Geldi ana göğsüne, aldı emdi sütünü,
İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü
Pişmemiş etler ister, aş, yemek ister oldu!
Ansızın dile geldi, söyler, konuşur oldu!
Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşır oldu!
c. Mekân nasıl anlatılmıştır? Bu mekânın destandaki işlevi nedir? Belirtiniz.
Metinde belli mekân tasviri yapılmamış. Orman ismi zikredilmiştir. Gün doğusu ve gün Batısı isimleri yer ismi olarak kullanılmıştır.
Bu çağda! Bu yerde!
Bir büyük orman vardı, Oğuz yurdundan içre,
Ne nehir, ne ırmaklar akardı bu orman içre.
Ne çok av hayvanları, ormanda yaşar idi,
Ne çok av kuşları da üstünde uçar idi!
Ormanda yaşar idi, çok büyük bir gergedan,.
Sabah olunca gördü, kendinden büyükleri,
Çağırtarak getirtti, kendinden küçükleri.
“Gün, Ay ve Yıldız sizler, gidin gün doğusuna,
Gök, Dağ ve Deniz siz de gidin gün batısına!
Mekânlar destanın içeriğine uygun olarak seçilmiştir.
2. Etkinlik
a. İncelediğiniz metinden hareketle destanların nasıl oluştuğunu açıklayınız.
Destanlar bir milletin bütün varlığını: elemlerini, kederlerini, sevinç ve coşkunluklarını kısaca heyecanlarını hareketlendiren bütün duygu ve düşünce yapısını oluşturan zenginlik hazineleridir. Milletlerin millet olma yolundaki çabalarından izler taşır ve bu çabaların hatıraları ile geçmişle gelecek arasındaki zamanı canlı ve taze tutar. Bir çekirdek gibidir; dallanıp budaklanması, çiçek ve yaprak açması, ürünlerini tazeleme imkânlarına sahip bulunması gibi çekirdeğe has süreklilik ve enerji kaynağı oluş hali, destanlarda da vardır. Bu bakımdan destanlar, milletlerin geçmişlerindeki diri ve canlı emellerin belirli ülkeler halinde geleceğe aktarılmasında birinci derecede önem taşıyan yazılı veya sözlü belgelerdir.
Destan üç dönemde oluşur:
1-Oluş Dönemi:
Destanın meydana gelmesi için halkın hayalinde derin iz bırakmış bir olay ve bu olayları yaratan kahramanların olması gerekir. Zamanla kuşaktan kuşağa aktarılan olaylar değişikliğe uğrar, olağanüstü özellikler kazanır. Bu bölüm destanın oluş kısmıdır.
2-Yayılma Dönemi:
Olağanüstü özellikler kazan destan konusu halk tarafından ağızdan ağıza, nesilden nesile geleceğe taşınır.
3-Derleme-Toplama Dönemi:
Oluşum ve yayılma safhasını geçen destan artık oluşmuştur. Büyük bir şair, halk arasında anlatılan destan olaylarını toplar, bir araya getir ve bunu sıraya koyarak nazma döker. Böylece millî bir destan ortaya çıkar.
b. Araştırmalarınızdan da faydalanarak doğal destan ile yapma destanı açıklayınız. İncelediğiniz metin hangi gruba girmektedir? Niçin?
Destan Çeşitleri:
Doğal Destan: Yazarı belli olmayan, halkın meydana getirdiği destanlardır. Bunlar daha sonra bir şair tarafından yazıya geçirilmişlerdir.
Yapay Destanlar: Bu destanları oluşturanlar bellidir. Bir şair tarafından doğal destana benzetilerek yazılır. Şair kendi milletinin tarihinden çıkmış olaylara kendi duygu ve düşüncelerini de katarak destanlaştırır. Bu şekle yapay destan denir.
Doğal Destanların özellikleri:
-
Manzum hikâyelerdir.
-
Destanlarda olağanüstü olaylar ve olağanüstü özellikte kahramanlar vardır.
-
Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir.
-
Ağızdan ağıza dolaşmak suretiyle oluşmuşlardır.
-
Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez.
-
Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir.
Oğuz Kağan destanı doğal destan grubuna girmektedir.
c. Araştırmalarınızdan yola çıkarak Türk destanlarını gruplandırınız. Bu yapılırken tarihî olaylar, sosyal hayat ve olağanüstü ögeler dikkate alınmalı mıdır? Sözlü olarak ifade ediniz.
İlk Türk Destanları
1. Altay – Yakut
2.Sakalar Dönemi
3.Hun Dönemi
4.Gök Türk Dönemi
5.Uygur Dönemi
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki
1.Karahanlı Dönemi
2.Kazak-Kırgız Kültür Dairesi
3.Türk-Moğol Kültür Dairesi
4.Tatar-Kırım
5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri
d. Türk destanlarını birbiriyle ve diğer kültürlerin destanlarıyla tema ve kişiler bakımından
karşılaştırınız. Bunların benzer ve farklı yönlerini belirtiniz.
Destanlar genel olarak kahramanlık teması üzerine kurulur. Bu yönden diğer milletlerle tema yününden Türk destanlarının benzer yönü vardır. Türk destanlarındaki kişiler diğer milletlerin destanlarındaki kişiler kadar sırada dışı değildir. Türk destanlarındaki kişiler insan vasıflarına daha yakındır. Diğer milletlerdeki destan kahramanlarının çoğu hayvan-insan karşımı olarak karşımıza çıkmaktadır.
3. Etkinlik
Oğuz Kağan Destanı’nda geçen olağanüstü ögeleri aşağıya yazınız. Bu ögeler zamanda, mekânda, olay örgüsünde, kişilerde nasıl ifade edilmiştir? Sözlü olarak belirtiniz.
Oğuz Kağan’ın bir anda büyümesi
Gökten ışıkla inen kadınla ve ağaç kavuğundaki kadınla evlenmesi
Bir anda çocuklarının olması
Geldi ana göğsüne, aldı emdi sütünü,
İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü
Pişmemiş etler ister, aş, yemek ister oldu!
Ansızın dile geldi, söyler, konuşur oldu!
Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşır oldu!
……………
Oğuz Kağan bir yerde, Tanrı’ya yalvarırken:
Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten!
Öyle bir ışık indi, parlak aydan, güneşten!
Oğuz Kağan yürüdü, yakınına ışığın,
Oturduğunu gördü, ortasında bir kızın!
Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı,
Çok güzel bir kızdı bu, sanki Kutup Yıldızı!
Öyle güzel bir kız ki gülse gök güledurur!
Kız ağlamak istese, gök de ağlayadurur!
Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden
Kıza vuruldu birden, sevdi kızı gönülden
Gebe kalmış idi kız, gün geceler dolunca,
Gözleri aydın oldu, üç oğlancık doğunca.
Birinci oğlancığa, Gün adını koydular.
İkinci oğlanaysa, Ay adını buldular.
Yıldız olsun üçüncü, diye memnun oldular.
Ava gitmişti bir gün, ormanda Oğuz Kağan,
Gölün ortasında bir, tek ağaç uzuyordu.
Ağacın kovuğunda, bir kız oturuyordu
Oğuz kızı görünce, aklı başından gitti,
Nedense yüreğine, kordan bir ateş girdi,
Birinci oğlancığa, Gök adını koydular,
İkinci oğlanaysa, Dağ adını buldular,
Deniz olsun üçüncü, diye memnun oldular.
Oğuz bunu duyunca, ilinde soy soylattı,
Toy yaptı, şölen verdi, çok büyük toy toylattı!
Yarlık verdi iline…
Emir verdi Oğuz Han, kendinin iç iline,
Toplandı halk sözleşti, koştu onun eline.
4. ETKİNLİK
Dört gruba ayrılınız. Oğuz Kağan Destanı’nın temasını bulunuz. Temanın; birinci grup tarihle, ikinci grup insanlıkla, üçüncü grup mitolojiyle ve dördüncü grup da hayatla ilişkisini tartışsın. Sonuçları aşağıya yazınız.
Oğuz Kağan Destanı’nın teması: Kahramanlık
Tarihle İlişkisi: İslamiyet öncesi Türkler savaşçı bir millet oldukları için işlenin tema ile tarih arasında bir ilişki vardır.
İnsanlıkla İlişkisi: Oğuz Kağan’ın Türk beylerini bir araya toplayarak onlara fikir danışması, oğullarını eğitmesi destanın gerçekle olan ilişkileridir. Oğuz Kağanın bu davranışı insani olan davranışlardır. Tema kahramanlık olduğu için insani ilişkilerin iyi olması savaşların kazanılmasında önemli bir unsurdur.
Mitoloji ile ilişkisi: Oğuz Kağan destanında kadın, ağaç, ışık, rüya, ok-yay, uluğtürk gibi birçok mitojik öge vardır. Bu yönden destan mitoloji ile yakından ilişkisi vardır.
Hayatla ilişkisi: Oğuz Kağan destanı hayatın içinde olan bir destandır. Bir aile yaşamı vardır. Bu yönüyle hayatla ilişki içindedir.
ANLAMA VE YORUMLAMA
5. Etkinlik
a. Roman, hikâye ve destanı; kişi, tema ve anlatım bakımından karşılaştırınız. Sonuçları söy leyiniz.
|
Roman
|
Hikâye
|
Destan
|
Kişi |
Gerçek kişiler |
Gerçek kişiler |
Olağanüstü özelliklere sahip kişiler |
Tema |
Her türlü tema |
Her türlü tema |
Kahramanlık |
Anlatım |
Kurmaca anlatım |
Kurmaca anlatım |
Kurmaca anlatım |
b. Destanın kurmaca olup olmadığını nedenleriyle birlikte açıklayınız.
Destan kurmacadır. Çünkü olaylar anlatılırken abartılmış, kahramana olağan üstü özellikler yüklenmiştir.
c. Destanda edebî bir dil var mıdır? Varsa bunu örneklendiriniz.
Destanlarda belli bir edebî dil vardır. Çünkü destanlar genel olarak manzum olarak söylenirler. Bu yapılırken ise edebî bir kullanılmasını gerektirir. Edebî dili olan şiirlerin ezberlenmesi ve akılda kalması daha kolaydır.
6. Etkinlik
a. Oğuz Kağan’ın tarihî gerçeklikte karşılığı var mıdır? Belirtiniz.
Oğuz Kağan tarihi gerçeklikte karşılı vardır. Oğuz Kağan Türklerin meşhur hükümdarı Mete Han’dır.
b. Metinden hareketle Oğuz Kağan’ın tanrı ya da tanrılarla ve olağanüstü güçlerle ilişkisi olup
olmadığını örnekler vererek anlatınız.
Oğuz Kağan’ın tanrılar ve olağanüstü güçlerle ilişkisi yoktur. O dünyada tanrının ona verdiği görevi yapmakla görevli olduğunu düşünmektedir.
c. Destandaki diğer kişilerin, olay örgüsündeki işlevini ve özelliklerini tartışarak yorumlayınız.
Destanlardaki diğer kişilerin olay örgüsündeki işlevi Oğuz Kağan’ın görevleri anlatılırken onu tamamlamaktır. Birine fikir danışacaksa Uluğtürk ona yardımcı olacak, ölünce oğulları ülkeyi onun adına yönetecek gibi
d. Seyrettiğiniz olağanüstü özellikler içeren bir filmi anlatınız. Bunu, okuduğunuz destanla
karşılaştırınız. Destan temasının insandaki evrensel özellikleri yansıtıp yansıtmadığını belirtiniz.
e. Okuduğunuz destanları yapı, tema, dil ve anlatım bakımından karşılaştırınız. Sonuçları
maddeler hâlinde defterinize yazınız.
7. ETKİNLİK
Yukarıdaki metni inceleyerek aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Destan anlatıcısının özellikleri ve bakış açısını (toplumda zümreleşmenin gerçekleşmediğini
göz önünde bulundurarak) tespit ediniz. Destan kim tarafından kime anlatılmaktadır?
Destan anlatıcı, metinde olan bütün olayları bilen bir kişiliktir. Biz buna tanrısal bakış açısı diyoruz.
2. Destanlardaki ses, kelime ve cümle özelliklerini karşılaştırınız. Sonuçları belirtiniz.
Destandaki kelimeler destanın içeriğine uygun olarak seçilmiştir. Cümleler kısa ve özdür. Konuşma havasında bir anlatımı vardır.
3. Destan dilinin oluşumunu ve destan dilindeki mitolojik ögelerin, dinî törenlerin, musikinin
ve hayatla mücadelenin etkilerini inceleyiniz. İnceleme sonuçlarını defterinize yazınız.
Destanlar, eski çağlarda ezgiye eşlik etmeye en uygun biçimde, çoğunlukla nazımla düzenlenmiştir. Epik şiirin en güzel örnekleri olan destanlarda olağanüstü olayla rın, doğaüstü kahramanların, Tanrı’ların savaşlarının yanı sıra; eski çağ insanlarının inanışları, yaratılış ve varoluş konusundaki düşünceleri; ulusların özlemleri ve düş leri de dile getirilir. Destanlar insanların olayları dinleme ve anlatma gereksinimin den dolayı kuşaktan kuşağa yayılmıştır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatları nı; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz. Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler. Destanlarda tarihî olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir. Eski hatıralarla birleştirilerek tarihi gerçekmiş gibi anlatılırlar. Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü, hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır.
- Destan diliyle doğal dili karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Destan dili olayları abartarak anlatırken, doğal dil olanı olduğu gibi anlatır. Destan manzum olarak olayları anlatırken, doğal dil nesir şeklindedir. Destan dilinde kahramanca bir hava varken, doğal dilde günlük dillin özellikleri hâkimdir.
-
Sınıfa getirdiğiniz hikâye ve romandan bir bölüm okuyunuz, destanı, romanı ve hikâyeyi dil ve anlatım bakımından karşılaştırınız. Sonuçları defterinize yazınız.
-
İncelediğiniz destanlarda insanlar arasında bir iş bölümü göze çarpıyor mu? Hayal gücü ve duygusallık mı yoksa akıl mı ön plandadır? Sözlü olarak ifade ediniz. Destanda öğretici metin işleviyle sanat metni işlevinin bulunup bulunmadığını tartışınız. Sonuçları belirtiniz.
-
Destanda tarihî olay ve kişiler hayal gücüyle zenginleştirilmiş olabilir mi? Destanı, dönemin tarihî, siyasi ve kültürel yapısıyla ilişkilendirerek değerlendiriniz.
Destanlar yazılı olmadıkları için devirden devire aktarılırken anlatıldığı dönemin özelliklerine göre hayal gücüyle zenginleştirilmiştir.
-
Oğuz Kağan ve Kalevala destanlarını tema ve kişiler bakımından karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
İki destanda da kahramanlık teması işlenmiştir. İki destan kahramanı da ülkesini birleştirip kurtarıcı görevi üstlenmişlerdir.
- Destanların günümüz edebiyatına yansımalarını belirtiniz.
Destanlar, kahramanlığı anlatan şiirler, romanlar, hikayelerin temelini oluşturmaktadır. Bu yönden destanlar önemli bir metin türüdür.
- İncelenen destanlardan hareketle destanların özellikleriyle ilgili genellemeler yapınız.
-
Manzum hikâyelerdir.
-
Destanlarda olağanüstü olaylar ve olağanüstü özellikte kahramanlar vardır.
-
Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir.
-
Ağızdan ağıza dolaşmak suretiyle oluşmuşlardır.
-
Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez.
-
Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir.
- İncelenen destanlardan hareketle sözlü edebiyatın özellikleriyle ilgili genellemeler yapınız.
SÖZLÜ DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ
Bu döneme ait yazılı eser yok denecek kadar azdır. Bu dönemde Türkler, göçebeliğe dayanan günlük hayatlarında ve özellikle düzenledikleri törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) bir araya geldiklerinde “ozan”, “kam” veya “baksı” denilen şairler “kopuz” denilen saz eşliğinde “koşuk”lar ve “sagu”lar söylerlerdi.
-
Bu dönemde Türkler hiçbir milletle kültür alışverişi yapmadığı için ürünlerin dili saf bir Türkçedir.
-
Bu dönemin şiirlerinde (sagu, koşuk, destan) ölçü olarak hece, kafiye olarak da yarım kafiye tercih edilmiştir.
-
Sözlü gelenek yoluyla nesilden nesile aktarılmıştır.
-
Bu dönemde düşünce ve hayaller şiirle anlatılmıştır.
-
Şiirlerin nazım birimi dörtlüktür.
-
Dil sadedir.
-
Bu dönemdeki ürünler düzenlenen törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) ortaya çıkmıştır.
-
Şiirler kopuz denilen saz eşliğinde söylenir.
-
Daha çok somut konular işlenmiştir.
-
Kahramanlık, savaşlar, tabiat ve aşk konuları işlenir.
-
Şairlere ozan, kam, baksı, oyun, şaman gibi adlar verilir.
8. Etkinlik
Destanlar günümüz edebiyatını etkilemiş midir? Günümüzdeki eserlerde destanlardan ne şekilde faydalanılabilir? Düşüncelerinizi örnekler vererek açıklayınız.
Destanlar günümüz edebiyatını teması yönünden etkilemiştir. Bugün birçok roman, hikâye veya şiir gibi türlerde olağanüstülükleri, abartılı anlatımları ve kahramanlık temasını çok sık görmekteyiz.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( D ) Destanlar doğal destan ve yapma destan olmak üzere ikiye ayrılır.
( D ) Destanlarda olağanüstü ögeler oldukça fazladır.
( D ) Destanlar dönemin siyasi ve kültürel yapısıyla doğrudan ilgilidir.
b. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi destan dönemi sözlü edebiyat ürünlerinden birideğildir?
A) Roman B) Koşuk C) Destan D) Sav E) Sagu
2. Aşağıdakilerden hangisinde İslamiyet öncesi Türk destanları bir arada verilmiş tir?
- Türeyiş Destanı – Göç Destanı
- Ergenekon Destanı – Manas Destanı
- Köroğlu Destanı – Şu Destanı
- Alp Er Tunga Destanı – Köroğlu Destanı
E) Manas Destanı – Oğuz Kağan Destanı
c. Aşağıdaki boş bırakılan yeri uygun sözcükle doldurunuz.
Destan teması insandaki KAHRAMANLIĞA özgü özellikleri ifade eder.
C- Yazılı Edebiyat (Köktürk Yazıtları, Uygur Metinleri)
HAZIRLIK
-
Yazının kullanılması bize ne gibi kolaylıklar sağlamıştır, tartışınız. Sonuçları maddeler hâlin de yazarak sınıf panosuna asınız
Bilgilerin unutulmasını önlemiştir.
Geçmişi geleceğe taşımıştır.
Kültürün taşıyıcılığını yapmıştır.
Birbirimizi daha iyi anlamamızı sağlamıştır.
Teknolojik gelişmelerin önünü açmıştır.
Bilgilerin çabuk öğrenilmesini sağlamıştır.
- Köktürk Yazıtları’yla ilgili bir sunum hazırlayınız ve bunu sınıfta gösteriniz.
- Köktürk Yazıtları’yla bulunduğu yeri ve yazıların özelliklerini araştırınız.
Türk yazılı edebiyatının ilk örnekleri Orhun Yazıtları’dır. Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu’nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma üç adet yazılı dikilitaştır. Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal gölünün güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır.
GÖKTÜRK (ORHUN) YAZITLARININ ÖZELLİKLERİ
-
Türklerin bulunan ilk yazılı metinleridir.
-
Bu metinler doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar.
-
Söylev türünde yazılmıştır.
-
Kitabelerde oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır.
-
Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler edinilebilir.
-
Hem dinî hem de din dışı konular işlenmiştir.
-
Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir.
-
Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya bakış tarzını ortaya koyar.
-
Kitabelerde idarecilerin ve sultanların halkı aydınlatması, yaptıklarının hesabını halka vermesi söz konusudur.
-
Kitabeleri 1893’te Wilhelm Thomsen okumuştur.
-
Bir yüzleri Göktürk alfabesiyle, diğer yüzleri Çince yazılmıştır.
İNCELEME
Kül Tigin Abidesi
(Güney yüzü) Günümüz Türkçesiyle
(1) Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamıyla işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beğleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar…
-
Dokuz Oğuz beyleri milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tabidir.
-
Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otur sa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung Ovası’na kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci Nehri’ni geçerek
-
Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile
-
anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş.
-
İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk mil leti, öleceksin!
-
Güneyde Çoğay ormanına, Tögültün Ovası’na konayım dersen Türk milleti, öleceksin. Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir deyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan öldün!
-
O yere doğru gidersen Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tok luğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin.
(9) Öyle olduğun için, seni beslemiş olan Kağan’ının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum.
(10) Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işittin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum.
(11) Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacak sınız? Ben ebedî taş yontturdum.. Çin kağanından re simci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı.
(12) Çin kağanı maiyetindeki resimciyi gönder di. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Aş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum… On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin.
(13) Ebedî taş yontturdum… İl ise şöyle daha erişilir yerde ise işte öyle erişilir yerde ebedî taş yont turdum, yazdırdım. Onu görüp öyle bilin.
1.ETKİNLİK
a. Okuduğunuz metin parçasının dil ve anlatım özelliklerini belirleyerek aşağıdaki bölüme yazınız.
Metinin yazıldığı döneme göre oldukça sade bir dili vardır. Metin kısa ve özlü bir anlatımla sahiptir. Sağlam ve ilgi çekici bir üslubu vardır. Metinin anlatımında söylev havası hâkimdir.
b. Metin; dil, anlatım, tema, duyuş ve zevk bakımından eski Türklerin özelliklerini yansıtıyor mu? Metinde döneme özgü bu özelliklere nasıl yer veriliyor? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Eski Türkler tek tanrılı bir dine inanıyorlardı. Yaptıkları her işte hesap verme duyguları vardı. Bu metinde de hükümdar halkına hesap vermektedir. Halkı için neler yaptığını anlatmaktadır.
2. Etkinlik
a. Okuduğunuz metin parçasında Köktürklere ait özellikleri tespit ederek aşağıdaki kavram haritasına yazınız.
1. Avcılık yaparlar.
2. Altını, gümüşü ve ipeği işlemesini biliyor.
3. Savaşçı bir millettir.
4. Bilgili insanlardır.
5. Yaptıkları her işte hesap verirler.
6. Fakirlere yardım yaparlar.
7. Hakanlarının söylerine sadıktırlar.
8. Tek tanrılı bir dine inanmaktadırlar.
9. Çinlilerle ilişki içindedirler.
10. Yazıyı kullanmasını biliyorlar.
b. Türklere ait yazılı kaynakların en önemlileri hangileridir? Bu önem neden kaynaklanmak tadır? Niçin? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Yazıtların üçü çok önemlidir. Çünkü Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda geçmektedir. İki taştan oluşan Tonyukuk 720, Kültigin 732, Bilge Kağan 735 yılında dikilmiştir. Kültigin yazıtı, Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Kültigin, Bilge Kağan’ın kardeşi, Tonyukuk ise veziridir. Anıtların olduğu yerde yalnızca dikilitaşlar değil, yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları bulunmuştur.
KÜLTİGİN ANITI
3,35 metre yükseklikte, kireçtaşından yapılmış ve dört cephelidir. Doğu-batı cephelerinin genişliği aşağıda 132, yukarıda 122 santimetredir. Kuzey-güney cepheleri de aşağıda 46, yukarıda 44 santimetredir. Üst kısım kemer şeklinde ve yukarıda beş kenarlı olarak bitmektedir. Anıttaki satırların uzunluğu 235 santimetredir. Yazıtın doğu yüzünde 40; güney ve kuzey yüzlerinde 13’er satır Göktürk harfli Türkçe metin vardır. Batı yüzünde ise, devrin Tang İmparatoru’nun Kültigin’in ölümü dolayısıyla gönderdiği Çince mesajına yer verilmiştir. Batı yüzde Çince yazılar dışında yazıta sonradan eklenmiş Göktürk harfli iki satır bulunmaktadır. Yazıtın kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı yüzlerinde de Göktürk harfli Türkçe metinler mevcuttur. Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar, Bilge Kağan’ın ağzından nakledilerek birlik, bütünlük mesajı verilir. Yazıtın doğu, kuzey ve güney yüzlerinin yazıcısı, Yollug Tigin, batı yüzünün yazıcısı ise, Tang İmparatoru Hiuan Tsong’ın yeğeni Çang Sengün’dür. Kültigin yazıtının doğu yüzünde, bütün Türk boylarının ortak damgası olduğu sanılan dağ keçisi damgasına; doğuya ve batıya bakan “tepelik” kısımlarında ise, kurttan süt emen çocuk tasvirlerine yer verilmiştir. Yazıt, geçen yaklaşık 1300 yıllık süreç içinde önemli ölçüde tahrip olmuştur. Zira yazıtın doğu ile kuzey yüzlerini birleştiren kısım yıldırım düşmesi sonucunda parçalanmıştır. Orijinalinde kaplumbağa kaide üzerinde bulunan yazıt, bu kaidenin de parçalanması üzerine 1911 yılında, sunak taşından kesilen granit bir blok üzerine oturtulmuştur.
BİLGE KAĞAN ANITI
Kültigin Anıtının bir kilometre uzağındadır. 734 yılında ölen Bilge Kağan adına oğlu Tenri Kağan tarafından yaptırılan bu anıt 735 yılında dikilmiştir. Yazıtta Bilge Kağan’ın ağzından devletin nasıl büyüdüğü anlatılmakta ve Kültigin’in ölümünden sonraki olaylar ilave edilmektedir. Ayrıca kağanın konuşmasından başka yeğeni Yuluğ Tigin’in kayıtları da yer almaktadır. Yaklaşık 3,75 metre yüksekliğinde olan yazıt, dört cephelidir. Yazıtın doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzlerinde 15’er satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır. Batı yüzünde ise, Çince bir metne yer verilmiştir. Batı yüzün tepelik kısmının ortalarına da Göktürk harfli Türkçe manzum metin yazılmıştır. Yazıtın güneydoğu, güneybatı ve batı yüzlerinde de Göktürk harfli Türkçe küçük metinler bulunmaktadır. Yazıtta olayları nakleden, öğütler veren Bilge Kağan’dır. Yazıta Kültigin’in ölümünden sonraki olaylar da ilave edilmiştir.
TONYUKUK ANITI
Tonyukuk anıtı dört cepheli iki dikilitaş halindedir. Yazılar, diğer taşlara göre daha silik durumdadır. Tonyukuk, Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan’ın amcası Kapgan Kağan’ın ve Bilge Kağan’ın baş veziri idi. Bu anıtı ihtiyarlık devrinde kendisi diktirmiştir ve yazılar da kendisine aittir. Taşlarda Göktürklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, kurtuluş savaşının nasıl yapıldığı ve Tonyukuk’un neler yaptığı anlatılır. Birinci yazıt, 243 cm; ikinci yazıt ise, 217 cm yüksekliğindedir. Birinci yazıtta 35, ikinci yazıtta 27 satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır.
Göktürk Yazıtları’nda, Göktürk tarihi konu edinilir. Devletin güçsüzleşmesi, Türk ulusunun bağımsızlığını yitirip Çin egemenliği altına girmesi, sonra yeniden güçlenmesiyle ilgili gelişmeler ve bunların nedenleri üzerine durulur. Bu tarihi olayların anlatımında kullanılan Türkçe, oldukça gelişmiş bir kültür dili olarak karşımıza çıkmaktadır.
Göktürk Yazıtları üzerine Şemseddin Sami, Hüseyin Namık Orkun, Nihal Atsız, Muharrem Ergin gibi Türkologlar çalışma yapmıştır.
3. Etkinlik
a. Köktürk Yazıtları’ndaki tarihî ve siyasi olayların tarih kitaplarında nasıl anlatıldığını belirtiniz.
b. Köktürk Yazıtları’nın Türk tarihi açısından önemini açıklayınız.
Türklerin bilinen ilk yazılı belgeleri oldukları için bu yazıtlar çok önemlidir.
c. Köktürk Yazıtları’ndaki temel düşünce nedir? Köktürk Yazıtları’nın hangi konuları içerdiğini yorumlayınız.
Bu yazıtlardaki temel düşünce halka hesap verme düşüncesidir. Bu yazıtlar hesap verme, düşmandan korunma, tedbir alma, birlikte yaşama, geleceğe mesaj verme gibi konular üzerinde durmaktadır.
ANLAMA VE YORUMLAMA
4. Etkinlik
a. Aşağıda İslamiyet öncesi yazılı Türk edebiyatına ait ilk alfabe ve metin örnekleri verilmiştir. Metinlerden hareketle yazılı dönemin eserlerini gruplandırarak aşağıdaki bölüme yazınız.
1. Metin
Latin Alfabesiyle Yazılmış Köktürkçe Metin
Tengri teg Tengride bolmış Türk Bilge Kagan bu ödke olurtum. Sabımın tüketi eşidgil. ülayu ini yigünüm oglanım biriki oguşum budunum biriye şadpıt begler yırıya tarkat buyruk begler Otuz (Tatar…)
Latin Alfabesiyle Yazılmış Türkiye Türkçesi Metni
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamıyla işit. Bilhassa
küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beğleri, kuzeydeki tarkat,
buyruk beyleri, Otuz Tatar
Köktürk Alfabesiyle Yazılmış Köktürkçe Metin
2. Metin
Latin Alfabesiyle Yazılmış Uygurca Metin
Bu buyan edgü kılınç – nıng tüş – inte burkan kutın bulup men kamala anantaşiri kininte bud ködürmeçe tınlıglar oglarınga bulturayın nırvanıg ang üslünçü – sinte
Latin Alfabesiyle Yazılmış Türkiye Türkçesi Metni
Bu iyilik ve iyi amelin karşılığında burkan saadetini bulup ben Kamala Ananta-Şri sonunda ayakta dolaşan canlıların oğlanlarına tam göçerken nirvanayı buldurayım.
Uygur Alfabesiyle Yazılmış Uygurca Metin
-
Edebî metinler
-
Dinî metinler
b. Yukarıdaki Uygur dönemine ait metnin içeriğini belirtiniz.
Uygur dönemine ait metinler dini içerikli metinlerdir
c. Araştırmalarınızdan faydalanarak yazılı belgelerin bulundukları yerleri ve yazıların özelliklerini açıklayınız.
Orhun Yazıtları’nı ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev bulmuştur. 1890’da bir Fin heyeti, 1891’de de bir Rus heyeti burada incelemelerde bulunmuştur. Bu heyetler yazıları çözememişlerdir. Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Wilhelm Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır. Alfabenin dördü sesli, otuz dördü sessiz harften oluşur. Yazıda harfler birbirine birleştirilmez, kelimeler de birbirlerinden iki nokta konularak ayrılır. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya yazılır. Orhun Yazıtlarında yazılar yukarıdan aşağıya yazılmış ve sağdan sola doğru istiflenmiştir.
5. Etkinlik
İncelediğiniz metinlerden hareketle döneme özgü hangi özelliklerin esere yansıdığını örnekler vererek açıklayınız.
Dini inançlar, ilişki içinde olunan ülkeler, kullanılan dilin özellikleri, kullanılan alfabeleri eserlerde görmek mümkündür.
6. Etkinlik
a. İki gruba ayrılınız. Birinci grup; Köktürk Yazıtları’nı günümüze göre, ikinci grup ise yazıldığı döneme göre değerlendirsin.
b. Yazıtlardaki yaşam mücadelesini, hâkimiyet isteğini ve birlikte yaşama arzusunu tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıda boş bırakılan yerlere uygun sözcükler getiriniz.
TONYUKUK, KÜLTİĞİN VE BİLGE KAĞAN adına dikilen Köktürk
Yazıtları 720-734 yılları arasında yazılmıştır.
b. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(Y) Türk edebiyatının ilk yazılı metinleri Uygurca ile yazılmıştır.
(D) İslamiyet öncesi yazılı Türk edebiyatı iki gruba ayrılır.
(D ) İslamiyet öncesi yazılı Türk edebiyatı metinlerinde döneme ait özellikler vardır.
(Y) Köktürk Yazıtları dinî ve sosyal içerikli metinlerdir.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruyu ce vaplayınız.
1. Köktürk Yazıtları’yla ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
- Uygur Devleti’yle Köktürk Devleti’nin Çinlilere karşı verdiği mücadele anlatılır.
- Yazıtlarda edebî bir dil kullanılmıştır.
- Köktürk Devleti’nin tarihine ışık tutar.
- Köktürk alfabesi ile yazılmıştır.
E) Köktürk Yazıtları, Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adına dikilmiştir.
ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRMESİ
a. Destanların oluşum aşamalarıyla ilgili aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle doldurunuz.
1. Aşama: Halkı derinden etkileyen bir OLAYIN yaşanması,
- Aşama: Bu felakete karşı koyan ve halkı kur taran bir KAHRAMANIN ortaya çıkması,
- Aşama: Toplum belleğinde derin izler bırakan bu olay ve kahramanların destani öykülerinin HALK tarafından parçalar (epizotlar) hâlinde sözlü olarak söylenip yayılması,
4. Aşama: Güçlü bir şairin çıkıp bu uzun öyküleri MANZUM OLARAK yeniden yazması.
b. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise
“D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(D ) Sözlü edebiyatta “tabiat, kahramanlık, savaş, yurt sevgisi, ahlak, dinî inanışlar” gibi ko nular ele alınmıştır.
( Y) İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatında söz lü gelenek ve kültür hâkim değildir.
( D) İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatında şiir lerde eski Türklerin yaşayış, inanış, gelenek ve göreneklerinin yansıması görülür.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları ce vaplayınız.
1. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı nazım şekillerinden olan ve ölen kişilerin ardın dan söylenen, onun iyiliklerini ve erdem lerini dile getiren şiirler aşağıdakilerden hangisidir?
A) Destan B) Sagu C) Sav D) Koşuk E) Mersiye
2. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet’in ka bulünden önceki döneme ait Türk edebi yatı ürünlerinden biri değildir?
A) Sav B) Sagu C) Destan D) Koşma E) Koşuk
3. Aşağıdaki tarihî kişilerden hangisi ile destan kahramanı Oğuz Kağan arasında bir benzerlikten söz edilebilir?
A) Atilla B) Mete C) İlteriş Kağan D) Kül Tigin E) Bilge Kağan
kaynak: blogkafem.net
heyy:D çok az cevap varrrr:D:Db:Do:Dk:D
aynen hayriye sana katılıyorum çok azzz:(:(
ıyyy çok azzz:/:/
bence cok bile
eeeeeeeeeee kardeşşş devamı nerde 🙁